Kadınlar:
Elbise, pantolon, etek temiz, düzgün, ütülü ve sade, ayakkabılar ve-veya çizmeler sade ve normal topuklu, boyalı, görev mahallinde baş daima açık, saçlar düzgün taranmış veya toplanmış, tırnak normal kesilmiş olur… Kolsuz ve çok açık yakalı gömlek, bluz veya elbise ile strech, kot ve benzeri pantolonlar giyilmez. Etek boyu dizden yukarı ve yırtmaçlı olamaz. Terlik tipi (sandalet) ayakkabı giyilmez.
(Düzgün elbiseden kasıt nedir acaba? Şimdi moda olan şu asimetrik modeller yasak kapsamına girer herhalde. Sade ayakkabı dendiğine göre, fiyonklu ayakkabının yasak olduğu yorumunu da yapabiliriz. Ayrıca “normal topuk” kaç pond oluyor? Bence 7-9 arası normaldir. Ya normal kesilmiş tırnak? Ojeli tırnağın yasak olup olmadığının belirtilmemesi de büyük eksiklik.)
Erkekler:
Elbiseler temiz, düzgün, ütülü ve sade, ayakkabılar kapalı temiz ve boyalı giyilir. Sandalet veya atkılı ayakkabı giyilmez. Bina içinde ve görev mahallinde baş daima açık bulundurulur. Kulak ortasından aşağıya favori bırakılamaz. Saçlar kulağı kapatmayacak biçimde ve normal duruşta enseden gömlek yakasını aşmayacak şekilde uzatılabilir, temiz, bakımlı ve taranmış olur. Her gün sakal tıraşı olunur ve sakal bırakılamaz. Bıyık tabii olarak bırakılır, uzunluğu üst dudak boyunu geçemez, üstten alınmaz, yanlar üst dudak hizasında olur, alt uçları dudak hizasından kesilir. Kravat takılır, kravatı örtecek şekilde balıkçı yaka veya benzeri süveterler giyilmez. Hizmet gereğine uygun olarak verilmişse tek tip elbise giyilir. Bina içinde gömleksiz, kravatsız ve çorapsız dolaşılmaz.
Hasta bir ruhun ürünü
Yönetmeliğin can alıcı noktasının “başlar açık” meselesi olduğunu biliyoruz. Yıllardır bu yönetmelikle ilgili tartışmaların odak noktasının bu olduğu da malum.
Ben kendi payıma şimdiye kadar kamu çalışanlarının “tarafsız” olabilmeleri için başlarının açık olması gerektiği argümanına karşı sayısız yazı yazdım. O yüzden meselenin bu yanını şimdilik bir yana bırakıyor ve soruyorum:
Devletin, erkek memurların sadece bıyığı ile ilgili beş ayrı kural getirmesi; bıyığın enini, boyunu, yüksekliğini ayrı ayrı ölçülendirmesi sağlıklı bir ruh halinin işareti midir Allah aşkına?
Kimdir bu yönetmeliği kaleme alan, kabul eden hasta ruh? 1982’den bu yana gelip geçen bunca siyasetçiden, bunca yüksek bürokrattan hiçbiri mi bu yönetmeliği baştan sona okumadı; hiçbirinin de mi tüyleri diken diken olmadı; “bu ne rezilliktir, kaldırın şu yönetmeliği” demedi? Nasıl oldu da milyonlarca insan bunca yıl bu kadar hasta bir ruhun sapkınlıklarına boyun eğerek çalışmak zorunda bırakıldı?
Bu yönetmeliği hazırlayanlar, memurları ilkokul çocuğu sanıyor desem, bu eza cefa ilkokul çocuklarına da yapılmaz. Memurları köle, kendisini de köle sahibi sanıyor desem, hayır… Köle sahipleri kölelerinin saçıyla başıyla uğraşmaz; işiyle, verimiyle ilgilenir.
Peki nedir bu; bu zihniyete ne denir? Yazamam, yazarsam suç olur. En iyisi geçelim ve haberi verelim:
Memur-Sen Konfederasyonu bu rezalete son vermek ve kamu çalışanlarının kılık-kıyafet özgürlüğünü geri almak için bir kampanya başlattı. “Özgürlük için 10 milyon imza” kampanyası…
Geç bile kalınmış, çoktan yapılması gereken bir kampanya bu.
Ben, kamuda çalışan-çalışmayan, kadın-erkek, örtülü-örtüsüz, bıyıklı-bıyıksız herkesi bu kampanyaya katılmaya çağırıyorum. 70 milyonluk bu ülkede böyle bir yönetmeliğe isyan edecek on milyon değil, onlarca milyon insan olduğuna eminim. Yeter ki ciddiye alınsın, sorumluluk duyulsun…
Bugün, 18.01.2012