Batı’nın desteklediği PYD’nin etnik temeldeki federal tezleri çöktü, Suriye’nin bütünlüğü içinde anayasal bir çözümün kapısı aralandı. Bu durum mültecilerin dönüşüne imkan verdiği gibi, daha demokratik bir Suriye’nin de mümkün olduğunu gösterdi.
Askeri harekatlar, politik sonuçlarıyla değerlendirilir. Politik sonuçlara geçmeden askeri harekata bakılırsa, Barış Pınarı’nın Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarından alınan derslerle daha iyi planlandığı ve icra edildiği anlaşılıyor. Türkiye’nin güvenlik, istihbarat, ordu ve savunma sanayi kurumlarının kapasitelerinin fevkalade arttığı açıkça görülüyor. Artan kapasite güç çarpanını arttıracak şekilde işbirliği ve koordinasyonla seçilmiş sivil otoriteler tarafından sevk ve idare ediliyor.
Türkiye’nin eli güçlendi
Bu kapasitenin bölgede bundan sonra da politik etkiler uyandırması ve Türkiye’nin elini güçlendirmesi kuvvetle muhtemeldir. Güvenlik ve savunma sanayinin sivil idarenin demokratik denetimi altında bu başarıya ulaşması Türkiye demokrasisi bakımından hayati derecede ehemmiyetli bir kazanımdır. Tartışma ve değerlendirmelerde meselenin bu yönünün ihmal edilmesi dikkat çekicidir. Daha düne kadar ana muhalefetin savaşamaz dediği ordu, partizan dediği istihbarat ve güçsüz dediği güvenlik kuvvetleri olağanüstü bir başarı göstermiş durumdadır.
Dış politika sonuçları
Askeri harekatın politik sonucuna baktığımızda gördüğümüz şudur: Türkiye, Barış Pınarı Harekatı’yla Suriye’den başlayarak önce Irak, İran ve bilhassa Türkiye’ye yönelik bir tehdide dönüşen SDG adı altındaki fiilen PYD/PKK bölgesinin varlığına son verdi. ABD; İsrail ve Fransa’nın açık himayesiyle Türkiye’yi tehdide dönüşen örgütün devletleştirilmesi çabası, bu harekatla çok ciddi bir yara almış durumda. Bu şekilde Türkiye son üç yıl içinde 15 Temmuz’da Fetullahçı darbe tehdidini ve PKK’nın Türkiye’nin egemenlik ve bütünlüğüne yönelik Batı destekli iki büyük saldırısını bertaraf etmiş durumda. Türkiye’nin içerideki vesayet sistemiyle mücadelesinin demokrasi lehine neticelenmesinden hemen sonra bu vesayetin ortağı ve yöneticisi olan Batı’nın dış vesayetinin meydan okumasıyla karşı karşıya kalması aslında hiç de şaşırtıcı değildi.
Şaşırtıcı olan şiddet ve darbe kampanyalarının çok net ve çabuk bertaraf olmasıyla Batı’nın, inkar edilemeyecek bir açıklıkla fail olarak ortaya çıkmış olmasıdır. Darbe ve terörün meşum faili olarak Batı’nın ortaya çıkması, sadece bir şaşkınlık değil Batı’nın kaba gücü karşısında, Türkiye’nin alttan alarak Batı’nın çizdiği koordinatlarından çıkamayacağı varsayımına dayanıyordu. Bu aynı zamanda Batı’nın Türkiye içindeki etki aktörlerine olan güvenini yansıtıyordu. Ancak Batı’nın burada da yeniden bir hesap hatası yaptığı ve Türkiye’deki Batı etkisindeki aktörlere taşıyamayacağı bir rol atfettiği görüldü.
Türkiye’nin Barış Pınarı Harekatı’yla Suriye’de PYD/ YPG karşısında bir bataklığa saplanacağı ve ağır zayiatlar vereceği propagandasına kendi de inanan ABD, Türk ordusunun ve istihbaratının yıldırım etkisi gösteren gücü ve hızı karşısında PYD/YPG’yi Türkiye’nin elinde kurtarabilmek için araya girdi ve PYD/YPG’nin tamamen imha olmadan çekilmesini temin edecek bir anlaşma yaptı. Bu anlaşmayla beraber ABD hızlıca çekilerek Suriye’de doğan boşluğun Türkiye- Rusya ittifakını bozacak bir rekabete yol açmasını umut etti. Tam bu bağlamda, Rusya, ABD ve Batı’nın göstermediği stratejik aklı göstererek Türkiye ile rekabeti değil, anlaşmayı tercih etti. Bu anlaşma zeminde PYD/PKK’nın çekildiği alan Türkiye’nin bütün sınırlarına uzandı. Böylece Türkiye harekatın başında koyduğu sınır hattını terör örgütünden temizlemek ve bu bölgeye Suriyeli göçmenleri yerleştirmek amaçlarına ulaşabilecek bir çerçeveyi elde etmiş oldu.
Suriye denklemi değişti
Barış Pınarı Harekatı’yla Suriye ve Ortadoğu’daki denklem, darbeler ve iç savaşlarla içine girdiği çıkmazdan çıkabilecek bir çözüm formülüne doğru değişti. Birinci olarak Suriye’de parçalanma ve kaos isteyen ABD, İsrail ve Fransa hattının gücü azaldı. İkinci olarak Suriye’deki problemi rejim/Suriye demokratik muhalefeti ikileminden rejim/ DEAŞ veya radikal İslamcılar, DEAŞ/ PYD ikilemlerine hapseden çözümsüzlük ikilemleri aşılarak yeniden rejim/Suriye demokratik muhalefetine dönüldü. Bu şekilde Batı’nın desteklediği PYD/PKK’nın etnik temeldeki federal tezleri çöktü, Suriye’nin bütünlüğü içinde anayasal bir çözümün kapısı aralandı. Kapısı aralanan anayasal çözüm Suriye dışındaki Suriye nüfusunun dönüşüne imkan verdiği gibi, daha demokratik bir Suriye’nin de mümkün olduğunu gösterdi. Buradaki bir çözümün Ortadoğu’daki Arap sokağında yankılanması kaçınılmazdır.
Suriye’de PYD üzerinden ağır bir yenilgi alan Batı’nın maksimalist taleplerden minimalist taleplere çekilmesi kaçınılmazdır. Buradaki ilk talep, İsrail’in güvenliği için bölgesel bir tehdit olarak görülen İran’ın Suriye’deki etkisinin azaltılmasıdır. Bu talebin sadece Batı tarafından değil, yapıp ettikleriyle Suriye ve Ortadoğu’daki bütün taraflarda rahatsızlık yaratan İran’ın etkisinin azaltılmasıyla sonuçlanması muhtemeldir. İkinci olarak Türkiye’nin güvenli bölgesinin aşağısında yine PYD kontrolünde bir bölgenin kurulması için gayret sarfedileceği tahmin edilebilir. Bu ısrarın Türkiye-ABD ve Batı arasında yeni problemler doğurması kaçınılmazdır. Ancak Türkiye’nin bu konudaki kararlılığının son tahlilde ABD ve Batı’ya geri adımlar attırması beklenebilir.
Rusya, Suriye’deki menfaat ve kazanımlarını garanti altına alabilecek kalıcı bir çözümü destekleyecektir. Bu çözümün Esed gitse bile, Baasın ve Nusayrilerin korunmasını garanti altına alması Rusya açısından vazgeçilmezdir. Bu bakımdan Esed’in gidişi karşılığında Baas ve Nusayrilerin hakkını garanti altına alacak bir çözüm, Rusya’nın önüne her kesimle pazarlık yapabilecek geniş bir alan açmaktadır.
Türkiye türbülanstan çıktı
Türkiye, Mayıs 2013’deki Gezi olaylarıyla içine girdiği büyük türbülanstan müşterek milli kimliğini ve demokratik yönetimini muhafaza ederek, devlet kapasitesini güçlendirerek çıktı. Türkiye’nin bu türbülanstan içeride ve dışarıdaki vesayet sistemiyle büyük bir mücadele vererek başarıyla çıkması, Türkiye sınırlarının ötesinde etkileri olacak cihanşümul ve tarihi bir başarıdır. Ortadoğu ve Suriye’de oyun dışına atılmak için propaganda, terör ve darbe kampanyalarına maruz kalan Türkiye, kendisi dışında kurulmak istenen yeni “büyük oyun”u bozdu. Ortadoğu’da artık “Türkiyesiz oyun kurulmaz” düşüncesi kabul edildi, Türkiye açısından asıl stratejik kazanım budur. Bu sahada Türkiye aleyhinde bulunan bütün aktörleri terbiye edecektir. Bu gelişme Türkiye’nin diplomatik faaliyetlerine, işbirliği ve çözüm arayışlarına alan açacaktır.
İç politikadaki sonuçları
Barış Pınarı Harekatı’nın dış politika yanında iç politikada da sonuçlar doğurması kaçınılmazdır. Her şeyden evvel bu harekatla Cumhur İttifakının beka söyleminin seçimlere yönelik olmadığı görüldü. Bu durumun sadece Cumhur İttifakını değil, bu tehlikeyi farkeden ama siyasi iktidara mesafeli duran kesimleri milli mutabakat zeminde siyasi iktidarın etrafında tahkim etmesi muhtemeldir. İkinci olarak bu problemin erken dönemde ele alınmış olması siyasi iktidarın önündeki dört yıllık seçimsiz istikrar döneminin altını çizmesi kaçınılmazdır. Bu durumun erken seçim ve kriz umuduyla AK Parti’yi bölmek isteyen çevrelerin umudunu kırması kaçınılmazdır. Üçüncü olarak PKK/ HDP hattında bütün başarısızlıkları tolere eden Suriye’deki “Kanton” kazanımlarının yok olmasının umudu azaltması, tartışma ve kırılganlıkları arttırması kaçınılmazdır. Dördüncü olarak Millet İttifakı içindeki İyi Parti’nin Barış Pınarı Harekatı karşısında CHP’nin tavrı ve HDP’nin aşırılıkları karşısında ittifakla mesafesinin açılması, aksi halde tabanının çözülmesi kaçınılmazdır. Beşinci olarak CHP’nin harekat, Batı ve HDP karşısındaki ikircikli tavrının hem CHP içinde hem HDP içinde reaksiyonlar oluşturması kaçınılmazdır, bu reaksiyonların CHP’de kalıcı tortular bırakacağı şimdiden söylenebilir. Altıncısı Barış Pınarı Harekatı’nda devletin artan güç ve kapasitesinin görülmesinin ekonomik alanda güveni arttıracaktır. Yedincisi bu krizin yönetilmesi Cumhurbaşkanlığı sisteminin yerleşmesi bakımından önemli bir testin aşılması anlamına gelmiştir. Sekizinci olarak güvenlik ve ordunun sivil denetimi aleyhinde, ordunun zayıfladığı yönünde oluşturulmak istenen algı, bu harekatla tamamen çökmüştür. Dokuzuncusu savunma sanayi yatırımların ne kadar isabetli olduğu ve ivmenin artarak devam etmesi gerektiği anlaşılmıştır. Son olarak hem Türkiye hem de AK Parti açısından Barış Pınarı’nın askeri ve politik başarısı büyük bir özgüven oluşturmuştur. Bu özgüvenin reformların devamı ve kurumsallaşması için yeni bir enerji ürettiği görülmektedir.
Star, Açık Görüş, 03.11.2019
https://www.star.com.tr/acik-gorus/baris-pinarinin-dis-ve-ic-politikadaki-sonuclari-haber-1490995/