Yeniyetme bir CHP’li, Kemal Türkler cinayetinin “zamanaşımı” yoluyla devlet eliyle örtbas edilmesine kızarsa bunu anlarım. Çünkü o henüz bu ülkede çarkın nasıl döndüğünü bilmeyebilir. Savunduğu düzen ile onun doğal sonuçları arasındaki bağlantıyı henüz görmemiş olabilir.
Bu yüzden de, şahit olduğu adaletsizliği, cuntasıyla, oligarşiyi korumaya programlanmış yargısıyla, partisinin canhıraş savunduğu düzene değil, “bir takım kendini bilmez kamu görevlilerine” atfedebilir.
Bir dava göz göre göre sündürülüyor, “bu kadarını da yapamazlar herhalde” dediğiniz rezaletler gözünüzün önünde utanmazca sergileniyor, devletin çeşitli kurumları arasında bir tür pinpon oynanıyor ve sonuçta o dava “zamanaşımına” uğratılıyorsa, orada ne olduğunu o bilmeyebilir.
Ama Kemal Anadol bilir. Onun yanındaki DİSK Başkanı bilir. Başka CHP’liler bilir.
Üniversite birdeki CHP’liyi, büyüyünce aile partisi CHP’ye geçecek TKP’liyi, ÖDP’liyi de anlarım.
Değiştirilmesine karşı direndiği çarkın dişlileri sevdiği insanları öğüttüğünde sussa ve ortaya çıkan trajedinin ahlaki sorumluluğunun ağırlığıyla konuşmasa, Anadol’u bile anlardım.
Ama bu akıl dışı karar karşısında, onun bir tablo başında, bağıra çağıra sergilediği kadere isyan tiradını izlerken, sadece mide bulantısı hissediyorum.
Çünkü o biliyor.
Kemal Türkler’in ilk olmadığını biliyor. Bugüne kadar mahkemelerin kimleri akladığını, kimleri süründürdüğünü, bunların tesadüf olmadığını biliyor.
“Her ağaç sallansa sen sallanma söğüt ağacı” derler.
Bu kararı herkes eleştirebilir, ama bugüne kadar darbeleri ve muhtıraları savunan, derin devletin avukatlığına soyunan, adalete değil ayrıcalıklı zümreye hizmet eden ve evrensel hukuka göre değil resmi ideolojiye göre karar veren yargıyı savunan CHP değil.
Bugüne kadar yargıya demokratik meşruluk kazandırmaya yönelik her girişimi boşa çıkarmak için elinden geleni yapan parti değil. O partinin üyesi değil.
Adalet öyle mi?
367 Rezaletinde, Meclis’e gelip sayım isteyen Anadol, 367’ye gerçekten inandığı için mi oradaydı, yoksa Mahkeme’nin adil değil siyasi karar vereceği umuduyla mı?
Keşke onun celallenmesi ülkede vicdani bir infial uyandırabilseydi de “Türkler Dosyası nasıl yeniden açılabilir?”in işaret fişeği olabilseydi. Ama zerre kadar uyandıramıyor, uyandıramaz.
Çünkü CHP’nin militarizm aşkı, derin cinayetleri kınamasını inandırıcılıktan yoksun bırakıyor.
CHP, oligarşiyle kurduğu gayri meşru ilişkiyle dünyaya gelen çocuğunu tanımıyor. “Bu çocuk bana ait değil” diyor, ama öz be öz evladı.
Babasının katledilmesine şahit olduğu günden beri adalet bekleyen Kemal Türkler’in kırgın ve kederli kızını izlerken bunlar geldi aklıma.
Hukuki olarak dosya nasıl yeniden açılabilir bilmiyorum. Ama bunun normal bir zamanaşımı olmadığını bilecek kadar yaşadım bu ülkede…
Asıl sorun, Anadol’un şikayet etmeye yüzünün tutmaması gerekirken tutması değil. Belli ki tutuyor. Tıpkı 28 Şubat’a destek verip sonra 12 Eylül’ün yıldönümünde ellerinde karanfil Kazancı Yokuşu’ndan 1 Mayıs katliamının kurbanlarını anmaya giden bazılarınınki gibi.
Bir değerler erozyonu bu. Sadece bazıları kabul etmek istemiyor.
Star, 07.12.2010