12 Eylül döneminin ürünü olan mevcut Anayasa, geçmişte yapılan çok sayıda değişikliğe rağmen özündeki vesayetçi ve anti-demokratik özü hep korudu. Bu değişikliler kuşkusuz önemli ve değerliydi; ama kapsamlı bir “cerrahi müdahale” sayılmazdı. Şimdi AK Parti’nin girişimi ile ilk kez 12 Eylül kurumlarının vesayetçi ve anti-demokratik damarına dokunulmaya çalışılıyor. Statükonun dayandığı sacayaklarından “yargı”ya dokunuluyor; 12 Eylül’ün elebaşlarının hesap vermesinin önündeki anayasal engel kaldırılıyor. Küçük bir paket bu, ama ilk kez 12 Eylül’ün temel hukuki metninin özüne dokunuyor. İşte bugün, Aleviler’in bu mücadelede alacakları tavır her zamankinden daha önemli. Açık konuşalım: Bu kez olaylara çok eleştirdiğimiz cemaatçi bakış açısı ile bakarak sürece köstek olmak yerine, tavrımızı demokrasiden yana koymamız gerekiyor.
Aleviler kısmen haklı olarak AK Parti’nin rüştünü ispatlamadığını düşünüyorlar. Alevi Açılımı sürecinde gözle görülür adımların atılmasında gösterilen çekinceler Aleviler’in olmayan güvenlerini kazanmış falan değil. Ancak süreç içerisinde Alevi STK’larının da yeterince aktif rol alarak muhalefeti yapıcı yönde eleştirip adım atmaya zorlayamadıkları aşikâr. Alevi STK’ları ülkemizde bir şekilde hakları gaspedilen gruplarla ortak bir dayanışma içerisine girerek cepheyi güçlendirme yoluna gidemiyorlar. Bu STK’ların önemli bir kısmının sivil olmaktan çok siyasal tepkilere sahip olmaları sürecin önündeki engellerden biri. Aleviler adına konuştuğunu iddia eden bir kısım STK sol-Marksist bir çizgide olaylara bakarken, bir kısım STK da Kemalist bir çizgide tavır geliştiriyor. Birbirlerinden çok farklı imiş gibi duran bu STK’lar, aslında ideolojik tutum itibari ile birbirlerine benziyor. Bu süreçte bazı STK’ların “bekle gör” politikası uygulamaları ise adım atmayı kolaylaştırmıyor. Bunda hükümetin iyi niyetle bekleyen bu gruplarla yeterince diyalog kuramamasının da rolü olabilir.
DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜĞÜN ÖNEMİ
Hükümet, devlet veya başkaları nerede durursa dursun açılım sürecinde yaşanan tüm hatalara ve aksiliklere rağmen Aleviler için tek yol, daha çok demokrasi ve özgürlükten geçiyor. Türkiye mevcut siyasal yapısı ile Aleviliğin yok sayıldığı ve Sünnileştirilmeye çalışıldığı, hatta bazı güçler tarafından ateistleştirilmeye çalışıldığı ve araçsal bir değer, bir kurban olmaktan öte bir anlam taşımadığı gerçeği ortada duruyor.
Anayasa paketinde yapılmak istenen değişiklere bakarken niyet okumak yerine, bu değişikliklerin uzun vadede ne getirip ne götüreceğine bakmak gerek. Aleviler şunu unutmamalıdır: AK Parti bu gün vardır ve yarın olmayabilir. Bu nedenle AK Parti’ye karşı duyduğumuz derin kuşku bizi yıllardır yok sayan sisteme sahip çıkmamıza neden olmamalı. Aleviler açıkça mevcut kurumlarda olduğu iddia edilen Alevi ağırlığının Alevilik’le ilgisi olmadığını ortaya koymalıdır. Bu nasıl bir “ağırlık”tır ki mevcut yargı sisteminden Aleviler adına göstermelik birkaç karar dışında bir tek karar çıkmıyor ve AİHM’ye kadar Aleviler süründürülüyor. Din dersine çocuğunu göndermek istemeyen bir vatandaş AİHM’ye kadar gitmek zorunda bırakılıyor. Alevi ağırlığı olduğu söylenen yargıdan cemevleri ile ilgili olumlu kararlar çıkamıyor. Bazılarına şaşırtıcı gelebilir ama gerçek şu ki, Alevi STK’ları hazırladıkları raporlarda yargıda kendilerine karşı var olan önyargılardan şikâyet ediyorlar.
Mevcut yargı Maraş, Çorum, Sivas gibi tarihteki önemli olayları aydınlatmak yerine tam tersine karanlığa hapseden yargıdır. Madımak davasında inanılmaz derecede politik bir kararla kısasa kısas gibi 33’e 33 idam kararı alan, olayın arkasındaki asıl güçlere hiçbir şekilde ulaşmaya çalışmayan ve onları koruyan yargıdır. Aleviler için özel anlam ifade eden pekçok dava bu yargı tarafından özel gayretler sonucu zaman aşımına uğratılarak failleri cezasız bırakılmıştır.
ALEVİLERİN YARGIDAKİ İŞLEVİ
Alevi ağırlığı olduğu iddia edilen HSYK, 18 Mart Davası’nı bir yolunu bulup zaman aşımına uğratan savcı ve hakimleri cezalandırmak yerine Türkiye tarihinin Susurluk’tan sonra gördüğü en büyük davanın savcıları ile uğraşıyor. Bu HSYK’nın yapısının değişmesinin Aleviler için ne gibi bir kaybı olabilir ki? HSYK’daki görevli sayısının beş asil, beş yedekten 21 asil, on yedeğe çıkması, temsilcilerin daha geniş bir yelpazeden seçilmesi alınacak kararların daha güvenilir olmasını sağlayacak. Çünkü alınacak kararların beş kişinin anlaşması yerine geniş katılımlı bir grubun anlaşması daha geniş bir hassasiyetler süzgecinden geçmesi anlamına gelecek.
Üye sayısının artması hem kaliteyi hem de etkinliği arttıracaktır. Yargı erki geniş bir konsensüse dayanacak. Bugünkü gibi tek bir kliğin eline düşmesi ihtimali söz konusu olmayacak. En azından bugünkü gibi tek sesli olmayacak. Bu durumda yargı organları aldıkları kararlarda daha cesur ve atak olmaları beklenir. Yargı organlarının demokrasiden yana tavır geliştirebilmeleri bağımsızlıklarıyla mümkün. Bütün Türkiye’de görev yapan binlerce savcı ve hâkimin kaderi, kendi kendisini atayan bir yargı oligarşisinin ve bu kapsamda örneğin beş kişiden oluşan HSYK’nın eline bırakılmamalı. Böyle bir sistemden de demokrasinin değil olsa olsa jüristokrasinin çıkacağı açık. Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçim usulünün değişimi ve sayılarının artmasının da olumsuz bir tarafı yok. Mevcut Anayasa Mahkemesi bazılarımızın hoşuna gitse de 367 gibi hukuk kuralları içerisinde açıklanamayacak kararlara imza atmadı mı? Siyasi olarak bu karar birilerinin hoşuna gidebilir; ama hukukun siyasallaşmasının yarın kimi vuracağının bir garantisini kim verebilir? Özellikle de bizi bugünden vuruyorken. Anayasa Mahkemesi demokrasi ve özgürlüklerin önünü açan bir kurum olmalı. Evrensel olarak bunun yolu da bellidir. Bunun yolu Anayasa Mahkemesi’nin seçiminde dolaylı olarak daha geniş kesimlerin katılımından geçiyor. Ve AK Parti’nin paketi ilk kez bu yolu açıyor.
KORKU DEĞİL GELECEK KAZANSIN
Anayasa Mahkemesi’ne son merci görevi verilmesi çok önemlidir. Belki yapılan bu düzenleme ile AİHM’de sürekli hukuk skandallarına imza atan Türk Hukuk Sistemi’nin pekçok uygunsuz kararı AİHM’ye gitmeden çözülür ve uluslararası çevrelerde rezil olmaktan kurtuluruz.
Tüm bunlar açık seçik ortada iken bu Anayasa paketine evet demek şu an bizim için, Aleviler için şart. İdeolojik bakış açımızı ve AK Parti korkumuzu bir tarafa bırakarak bu değişikliği hemen ve şimdi Anayasa Mahkemesi kararını açıklamadan desteklememiz gerekiyor. Kurumlar içerisinde varolduğu söylenen Alevi ağırlığının devşirme güçler olduğu ve bu güçlerin şimdiye kadar ne Alevilerin haklı isteklerine ne de demokratik gelişmelere açıkça destek vermediklerini anlamak gerek. Normalleşme için hepimiz adım atmalıyız.
“AKP kendi yargısını yaratıyor” veya “Bu paket yetersiz” kalıplarını bir yana bırakıp, serinkanlılıkla bu paketin içine bir bakalım. Bu paket hepimiz için iyi mi, iyi. O kadar! Gerisi boş laf ve önyargıdır.
Yeni Şafak, 03.07.2010