Haberlere yansıdı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, kendi mühendisleri tarafından geliştirilen ‘Mobil Elektronik Denetleme Sistemi’ni (Mobil EDS) hayata geçirmiş; geliştirdiği sistemle birçok trafik sorununu çözmeyi hedefliyormuş.
Fakat bu işte bir gariplik var; bu yöntemleri geliştiren İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin trafik cezası kesme yetkisi yok. Görüntüleri emniyet müdürlüğüne gönderecekmiş ve cezayı merkezi idarenin polisleri kesecekmiş.
Düşünebiliyor musunuz, 15 milyona yaklaşan nüfusuyla ve gelişen ekonomisiyle 100 den fazla ülkeyi geride bırakan İstanbul’un yerel polisinin, yani zabıtanın, sivil fahri trafik müfettişi kadar yetkisi yok.
Bir ülke düşünün ki, kim olduğunu bilmediğimiz gizli sivil insanlar trafik cezası kesebiliyor, ama 100 ülkeden daha büyük olan bir ilin zabıtası trafik cezası kesemiyor.
Bir ülke düşünün ki, fahri trafikçilere güveniyor, ama İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin üniformalı resmi trafik zabıtalarına güvenmiyor.
Mesela ben trafik zabıtası olsam üniformamla görüntülü ceza kesemiyorum, ama fahri trafik müfettişi olsam, görüntüsüz, belgesiz ceza kesebiliyorum.
Ne ilginçtir ki, hemen hiçbir konuda vatandaşına güvenmeyen, “illa da belge isterim” diyen bir devlet, iş pusu kurmaya, gizli hafiyeliğe gelince, vatandaşına sonuna kadar güven duyuyor.
Bu küçük ayrıntı, büyük bir zihniyet probleminin yansımasıdır ve bu küçük ayrıntılar, büyük çabaları işlevsiz kılmakta ve hayatımızı zorlaştırmaktadır.
Ak Parti Hükümetleri, merkezi idarede ve yerel yönetimlerde önemli reformlar yaptığı halde, bu zihniyet dönüşümünü pek başaramadı.
Zihniyeti dönüştüremeyince, harcanan bunca çabaya, enerjiye ve kaynağa rağmen, Türkiye kabuğunu kıramadı.
Türkiye’nin tarih sahnesine yeniden çıkabilmesi ve daha güçlü bir küresel aktör haline gelebilmesi için Ak Parti yönetim sistemini değiştirmeye ve devlet zihniyetini dönüştürmeye devam etmelidir.
Bu da büyük işlerle birlikte küçük işlere de odaklanmayı gerektirir. Ak Parti büyük işler kadar, hayatımızı zorlaştıran küçük işlerle de daha fazla uğraşmalıdır.
Umarım Ak Parti, Anayasa ve Başkanlık meselesini sadece bir istikrar sorunu olarak ele almaz, toplumun geçmişte yaşadığı tecrübeleri ve gelecekle ilgili hayallerini dikkate alarak, sahih bir yönetim sistemi inşa eder ve devlet zihniyetini kalıcı olarak dönüştürür. Böylece biz de biraz olsun Kıta Avrupası’nın kasvetli zihniyetinden uzaklaşmış oluruz.