Yazının başlığı, Ahmet Taşgetiren’in dünkü yazısına bir göndermedir.
Taşgetiren “AK Parti formatının önemi” başlıklı dünkü yazısında önce uzun uzun AK Parti’nin Türkiye’nin her bölgesinden, her insan grubundan oy alıyor olmasının öneminden, bu özelliği sayesinde Türkiye’nin “fay hattı”haline gelme riski taşıyan farklılıklarını kucaklayıcı bir faktör olabildiğinden bahsettikten sonra söz konusu kucaklayıcı karakterini koruyabilmek için:
-AK Parti MHP’leşmemeli.
-AK Parti BDP’leşmemeli.
-AK Parti CHP’leşmemeli.
-AK Parti liberalleşmemeli.
-AK Parti Sünnileşmemeli
diyor…
Bense Taşgetiren’in tam tersine, AK Parti’nin kucaklayıcı olabilmek için daha da liberalleşmesi gerektiğini düşünüyorum.
Zehirle panzehir aynı kefeye konur mu?
Taşgetiren temel hatasını liberalleşmeyi MHP’leşmekle, BDP’leşmekle, CHP’leşmekle ve Sünnileşmekle aynı kategori içine koyarak yapıyor. Elmayla armudu demeyeceğim, zehirle panzehiri aynı kefeye koyuyor Taşgetiren… Zira liberalleşme, Taşgetiren’in saydığı diğer tehlikelerin panzehiridir.
MHP’leşmekten kasıt, Türk milliyetçiliği dozunun yükselmesiyse, liberalizm bunun panzehiridir. BDP’leşmek Kürt milliyetçiliği dozunun yükselmesiyse, liberalleşme bunun da panzehiridir. Çünkü liberalizm herhangi tür bir milliyetçiliğe prim vermez.
CHP’leşme Kemalizm dozunun yükselmesiyse, liberalleşme bunun da panzehiridir. Çünkü liberalizm otoriterliğe, halkın iradesinin üstünde herhangi bir iradeye izin vermez.
Sünnileşme mezhepçilik dozunun yükselmesiyse, liberalizm bunun da panzehiridir. Çünkü liberalizm her din ve her mezhep için inanç ve ibadet özgürlüğünün ve elbette inanmama özgürlüğünün en kararlı savunucusudur.
Liberalleşmek kucaklayıcılığın yegane garantisidir
İnsanlık şimdiye kadar liberalizmden daha birleştirici bir dünya görüşü keşfedemedi. Bütün diğer “izm”ler, iktidarlarını kendi doğru bildiklerini başkalarına dayatma üzerinde inşa ederken, liberalizm temel tezini doğrunun göreceliği ve herkesin kendi doğrusunu yaşama özgürlüğü üzerine kurar.
Liberalleşmek, daha çok özgürlük, daha çok gönüllülük ve daha çok sivillik demektir ki, bu özellikler farklılıkların bir arada yaşayabilmesinin yegane garantisidir.
Şöyle bir bakın: Bugün AK Parti’nin kucaklayıcılığının yara aldığı her noktada liberalizmden uzaklaştığını görürsünüz. Tekrar toparlaması ise ancak yeniden liberal bir çizgiye gelmesi ile mümkün olmuştur.
AK Parti liberalleştiği ölçüde bugün sağladığı kucaklayıcılığı daha da pekiştirebilir. O yüzden de AK Parti’nin liberalleşmesinden korkmamak, aksine teşvik etmek gerekir. Eğer bu parti, 2023’te hâlâ Türkiye’nin en güçlü ve birleştirici partisi olacaksa, bugünkünden daha liberal bir parti haline gelebilmişse olacak.
Sanırım, Taşgetiren’in yanılgısında, liberalizmle ilgili genel değerlendirme hatasının yanı sıra, şu anda Türkiye’de önüne gelene liberal denmesinin; demokrat olmakla liberal olmanın aynı şey olmadığının kavranamamasının; kendini solcu hatta sosyalist olarak tanımlayanlar dahil, liberallikle ilgisi olmayan birçok insana liberallik yakıştırılıp sonra da onlar üzerinden liberalizm eleştirisi yapılmasının da payı var.
Bugün, 12.09.2012