Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, Meclise cemevi yapılması için müracaat etmiş. Meclis, cemevi talebini Diyanet İşleri Başkanlığı’na sormuş. Diyanet, “Alevilik İslam içi bir oluşumdur ve Müslümanların ibadet yeri camidir” diyerek, meclise cemevi açılmasını uygun bulmamış…
Tartışma, bu fetvayla bitmedi. Adı geçen milletvekili “Alevilik dindir, ibadeti cemdir, ibadethanesi cemevidir” açıklamasıyla, yeni bir tartışma yarattı.
Bu tartışma öyle basit bir tartışma değildir.
Aleviliğe bakış, aslında demokrasi ve insan haklarına bakışı ortaya koymaktadır. Onun için kimin ne söylediği çok önemlidir.
**
Hüseyin Aygün, önemsenmesi gereken bir isim. Dersim’i CHP içinde tartıştıran da Hüseyin Aygün idi. Hüseyin Aygün’ün Dersim değerlendirmeleri CHP ezberlerini hayli zorlamıştı. Bir CHP’liden beklenmeyen eleştirinin bir vekil tarafından yapılması basit bir şey değildir.
Yüzleşme böyle bir şey olmalı. CHP, Dersim’le bütün yaşananlara rağmen yüzleşmedi ama epey sarsıldı. En azından 1923 -50 arasının bir saadet asrı olmadığı biliniyor ve bazı CHP’liler, o dönemden sızan “kan” damlalarını kutsamıyor.
Az şey mi?
Dersim tartışmasını başlatan kişiyle cemevi tartışmasını başlatan CHP’linin aynı kişi olması, partinin pastörize halini gözler önüne seriyor. Bütün temel meselelerde olduğu gibi, Alevilik meselesinde de herkes karnından konuşuyor ve gerçekler gizleniyor.
Hüseyin Aygün’ü cemevi tartışmasını başlattığı ve “karnından konuşmayan” vekil olduğu için kutlamak gerekir.
**
Tartışmaya biz de katılalım:
1- Meclis’e Cemevi açılması makul bir istek midir?
2- Meclis’in cemevi talebini Diyanete sorması normal midir?
3- Diyanetin Alevilikle ilgili görüş bildirmesi doğru mudur?
4- Bazı Alevilerin Aleviliği İslam’dan ayrı görmesi nasıl değerlendirilmelidir?
5- Alevilik inanç özgürlüğünün kapsamı içerisinde değerlendirilmeli midir?
Bu beş soruya verilecek cevaplar, kimin özgürlüklere nasıl baktığını veya özgürlüklerden ne anladığını ortaya koyacaktır.
**
1-Meclis’te ibadethane bulunması son derece normaldir. Bırakın meclisi, insanın yaşadığı her yere ibadethane açmak gerekir. Devlet daireleri ve okullar buna dahildir. Nasıl ki, tuvalet, kantin, dinlenme yerleri vb. şeyler temel ihtiyaçları gidermek için açılmak zorundaysa, ibadethaneleri de insanların bulundukları yerlerde açmak zorunludur. Meclis’te ibadethane açılması gerekir. Bırakın cemevini, mecliste bir Budist varsa, meclise Budist mabedi açmak gerekirken, Alevileri görmezden gelerek, cemevi taleplerini reddetmek, tam anlamıyla bir insan hakkı ihlâlidir.
2- Diyanet Sünni bir kuruluştur ve Alevilikle ilgili karar vermesi yanlıştır. Kendi özerkliğini sağlayamamış bir kuruluşun, başka bir mezhep, yorum veya farklı bir inançla ilgili karar vermesi asla kabul edilemez. Meclis’in, Diyanet’e cemeviyle ilgili fetva sorması, ülkede inanç özgürlüğünün olmadığının bir ispatıdır. Çünkü Diyanet, özgürlükleri değil, Sünniliği temsil etmektedir. Bir devlet kurumu olan Diyanet’in Sünniliği de temsil ettiğini söylemek ne derece doğrudur?
Devlete göbekten bağlı ve özgürlük alanı sıfır olan bir kuruluş, inanç özgürlüğünün konusu olan bir meselede farklı bir görüş ortaya koyması mümkün mü?
Meclis, bu görüş almayla, özgürlüklerin değil, Sünniliğin bakışına itibar edeceğini göstermiştir.
3- Diyanet, bırakın Aleviliği, Sünnilikle de ilgili karar veremez. Çünkü Diyanet bir devlet kurumudur ve asla değil Sünniliği, hiçbir inancı temsil edemez. Diyanet devleti temsil etmek için kurulmuştur. Bu özelliğinden dolayı, Diyanet inanç özgürlüğü açısından en zor yıllarda bile, devlet uygulamalarını asla eleştirmemiştir. Devlet zorbalığına Diyanet’in sessiz kalarak veya fetva vererek destek olduğunu unutmadık.
Olağanüstü dönem edebiyatlarıyla Diyanet’in devletçiliğini görmezden gelenler bulunabilir.
Varsın görmesinler ama Diyanet İşleri Başkanının kıyafetindeki garip üçlemeyi nasıl görmezler?
Sayın Başkan, başında sarık, sırtında cüppe ve boynunda kravatıyla, ne kadar edilgen olduğunu göstermiyor mu?
Dünyanın neresinde, bir dini temsil iddiasındaki bir kişiye kıyafet dayatılabilinir?
Bir rahip veya hahama reddettiği kıyafeti dayatabilecek bir güç var mı? Dahası, hangi güç, hangi devlet, bir dini temsil eden kişinin kıyafetini belirleyebilir?
Diyanet, kendi başkanının kıyafetini koruyamazken, Aleviliğin ne olduğuna karar veremez.
4- İslam, Allah’ın varlığı ve birliğini ve Hz. Muhammed’in peygamberliğini kabul eden herkesi Müslüman kabul eder. Bu, çok geniş bir dairedir ve bu dairenin içerisindeki herkes Müslüman’dır. Kendisini bu dairenin dışında görenlere Müslüman denemez. Genel çerçeveyi kabul edenleri İslam adına dışlamak mümkün değildir.
Genel çerçeveyi reddedip başka bir inanca mensup olduğunu söyleyenlerin de beyanlarını esas almak lazımdır. Bir kısım Alevilerin, Aleviliğin başka bir din olduğunu söylemelerine saygı göstermek gerekir. Kişi kendisini nasıl hissediyorsa öyledir. Aleviliği, İslam’ın bir yorumu kabul edenler de Müslüman’dırlar.
Alevilerin, Aleviliğin İslamîliği konusunda bir fikir birliğine vardıklarını söylemek zor görünüyor.
5-Aleviliğin İslamî veya İslam dışı oluşu, onun inanç özgürlüğü dışında tutulmasını gerektirmez. İnanç özgürlüğü denince; kişilerin inanç ve ibadetlerini serbestçe yerine getirmeleri, inançlarını yaymaları, ibadethane, okul, dernek vb. kuruluşlar açabilmeleri demektir.
Beş soruya verdiğimiz cevaplar bunlar…
Sonuç:
1- Meclis dahil ihtiyaç duyulan her yere ibadethane açılması bir insan hakkıdır. Cemevi de ibadethanedir ve Meclis’te açılması bir zorunluluktur.
2- Dinî özgürlükler başta olmak üzere, bütün özgürlüklerin tanımlamasında devlet kurumlarının görüşleri değil, evrensel hukuk esas alınmalıdır.
3- İnanç guruplarının kendilerini nasıl tanımladıklarına bakılmalı, devlet inançların nereye bağlı olduğu veya hangi inancın türevi olduklarıyla asla ilgilenmemelidir.
4- Diyanet İşleri Başkanlığı, devlete bağlı olmaktan kurtarılmalıdır.
dinî kurumların sivil topluma devri sağlanmalı, dinî müesseselerin yönetim ve finans işleri, müntesiplerince sağlanmalıdır.
5- Devlet, bütün inanç guruplarından yaptığı kötülükler nedeniyle özür dilemelidir.
ahmethamdiayan@hotmail.com
13.07.2012