PYD/ KCK neye güveniyor?

Türkiye, yurt içinde PKK ve onunla iltisaklı terör örgütlerinden, yurt dışında Suriye’de PYD’den kaynaklanan sınırlarına ve varlığına yönelmiş büyük bir tehditle karşı karşıya. Hatta denilebilir ki, II. Dünya Savaşı’na katılma ihtimali istisna edilirse, Türkiye hiç budar büyük ve ciddi bir krizle karşı karşıya kalmamıştı.

Tek başına bir terör örgütünün gücü, bu tehdidin veya krizin sebebi değil. Bu meseleyi hayati derecede bir tehlikeye veya krize dönüştüren şey, Irak ve Suriye’de yaşanan bölgesel krizin aslında ABD, AB ve Rusya’nın dâhil olduğu küresel krizin bir halkası olması. Küresel ve bölgesel kriz, Irak ve Suriye gibi iki başarısız devletin sınırlarını anlamsız hale getiriyor.

Irak, Suriye’nin Çöktü, Sırada Türkiye mi Var?

Geçen hafta Lahey dönüşü Yeni Yüzyıl’a verdiği mülakatta Ahmet Davutoğlu, IŞİD ve PKK’nın bu sınırları aşan örgütler olarak bölgeyi tehdit ettiğinin altını çizmişti. Küresel aktörler ise sadece IŞİD’i bir tehdit olarak görüyorlar. PYD/PKK veya çatı örgüt olarak KCK sadece Türkiye’yi değil, açıkça Irak Kürdistan yönetimini de tehdit ediyor. Bu bakımdan bölge ve PYD üzerine, Türkiye’nin küresel kimi aktörlerle ve hatta müttefikleriyle bakış açılarının farklılaştığı ortada.

Daha önce de Yeni Yüzyıl’da yazmıştım.(bkz. Cenevre’de Lozan Çöktü Ne Demek?) KCK, Suriye’deki iç savaşı ve PYD’nin kazandığı alanı sadece Suriye’ye ilişkin bir gelişme olarak görmüyor, Türkiye’nin sınırlarının belirlendiği Lozan Antlaşmasının çöküşü olarak görüyor. Kendi ifadeleriyle PYD’nin Cenevre’ye gitme ihtimali, Lozan’ın yıkılışı, Türkiye’nin de tıpkı Osmanlı Devleti gibi çökeceği ve siyasi haritanın yeniden çizilmesi anlamına geliyor.

PKK Niçin Müzakere Değil, Çatışma İstiyor?

Bu bakımdan PYD ve silahlı kolu YPG’yi Türkiye’den herhangi bir talebi olmayan Suriye’de hak ve özgürlük talep eden herhangi bir örgüt gibi kabul etmek gerçeklerle bağdaşmıyor. Türkiye Suriye’deki iç savaşın Suriye’nin kuzeyine yayılmasından itibaren Suriye’nin kuzeyindeki bütün Kürt siyasi aktörleriyle ve bu arada PYD ile makul ilişkiler geliştirmeye çalıştı.

Türkiye Irak Kürdistan yönetimiyle sağladığı normalleşmeyi, PYD ile de sağlamaya çalıştı. Ancak PYD/PKK hattı normalleşme yerine, zor kullanarak Türkiye’deki çözüm sürecinde kendi formüllerini dayatma ve bu bağlamda daha sonra Türkiye’deki PKK hareketlerine entegre olacak bir PYD bölgesi yaratmayı tercih ettiler. PKK/ PYD bir başka deyişle KCK sistemi, Türkiye ile müzakere ve normalleşmeyi değil, çatışmayı tercih etti. Çünkü KCK’nın analizine göre istediklerini müzakere yoluyla değil, çatışma yoluyla elde edebilirlerdi.

KCK Türkiye’yi çatışma yoluyla yenemeyeceğinin farkında. O yüzden de çatışmayı uluslararasılaştırmak ve yabancı müdahalesini temin etmek istiyor. Bu on dokuzuncu yüzyılda Osmanlı Devletinde uygulanan ve en son Ermeni Komitacılarının denediği bir taktiktir. KCK, Türkiye’nin NATO ve ABD’nin koruma şemsiyesinin dışında olduğu varsayıma dayanarak, Türkiye’nin Suriye’ye müdahale ederse yalnız kalacağı, hatta ABD ile belki Rusya ile muhakkak çatışacağı senaryosuna inanıyor.

KCK, Türkiye’de AK Parti yönetiminin ve Erdoğan’ın Batı tarafından muhakkak tasfiye edilecek İslamcı yönetimler arasında olduğunu düşünüyor. Batıyla arasının bozulması ve Rusya ile çatışmasının Türkiye’nin çöküşüne yol açacağı umuluyor.

KCK, egemenliği paylaşmak anlamına gelen özyönetimi, yani konfederal örgütlenmeyi Türkiye’de demokratik siyasete müzakere yoluyla kabul ettirtemeyeceğini bildiği için, Türkiye’nin bir yabancı güç tarafından yenilmesine umut bağlamış durumda…

Yeni Yüzyıl, 16.02.2016

http://www.gazeteyeniyuzyil.com/makale/pyd-kck-neye-guveniyor-1324

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et