PKK şiddeti ve devlet

Sur, Cizre, Silopi gibi yerlerde cereyan etmekte olan sokak çatışmalarında insanlar ölüyor. Her ölüm bizi derinden üzmekte. İnsanlar ölmemeli, yaşamalı. Ancak, sadece üzülmekle problemi çözemeyiz. Çatışmaların sebeplerini doğru anlayabilmek, isabetli analiz edebilmek ve işe yarar çözüm önerileri geliştirebilmek için hem sağlam bir teorik temele dayanmak hem de problemin yakın tarihinden haberdar olmak gerekir.

7 Haziran seçimleri öncesinde çözüm sürecinin zora girebileceğine dair işaretler gelmeye başladı. İlk adım söz düellolarıydı. Hükümet ve HDP birbirine ağır ifadelerle saldırdı. Erdoğan “Kürt sorunu yok” türünden sözler sarf etti. HDP kanadı ise tuhaf bir şekilde çözüm sürecinin olmazsa olmaz aktörünü hedef hâline getirdi ve “seni başkan yaptırmayacağız” gibi anlamsız, Kürt meselesinin çözümüyle ilgisi olmayan bir siyasî söylem geliştirdi.

Ancak, söylem savaşları sürerken çatışmasızlığın bittiğini ilan eden, “devrimci halk savaşı çağrısı” yapan PKK’ydı. PKK çözüm sürecinde daha önce de bazı cinayetler işlemişti ama bunlar hem hükümet tarafından öne çıkartılmamış hem de medya tarafından bir anlamda görmezden gelinmişti. Temmuz 2015 ortalarında iki polisin uykuda şehit edilmesiyle başlayan olaylar serisi hükümeti PKK’ya karşı devletin şiddet cihazlarını harekete geçirmeye zorladı.

Hükümetin çözüm süreci karnesini inceleyince geliş gidişler olduğunu görüyoruz. Şu veya bu sebeple zaman zaman çokmilliyetçi ve güvenlikçi dil kullanıldığı oldu. Ama sürece bir bütün olarak bakıldığında istikamet kesinlikle iyiyeydi. AK Parti hükümetleri döneminde ret, inkâr, asimilasyon politikaları terk edildi, siyasetin önü açıldı, pek çok reform yapıldı. 7 Haziran öncesinde PKK şiddeti meşruiyet zemini bakımından tarihindeki en zayıf durumdaydı. Buna rağmen örgüt liderleri şiddete başvurmayı tercih etti.

PKK’nın şiddeti şehirlere taşıma kararı açık bir savaş ilanıydı. Devletin buna kayıtsız kalması imkânsızdı ve yanlış olurdu. Bu yüzden, PKK güçlerine karşı şehir operasyonları başlatılması haklı ve doğruydu. Bu operasyonlarda kullanılan silahlar ve uygulanan şiddet miktarı tartışılabilir.  Yanlışlıklar teşhir edilebilir. Sivil insanlara kasıtlı kasıtsız verilen zararların tazmin edilmesi talep edilebilir. Hepsi tamam. Ama devletin gayri meşru şiddete karşı şiddetle cevap verme hakkı/görevi inkâr edilemez. Bu karşı şiddet toplum kesimlerinin silahlı çetelere teslim edilmemesi için gerekli. Devletin silahlı PKK militanlarını etkisiz hâle getirmediği bir yerde vatandaşlar temel haklarını kullanamaz, hayatlarını olağan akışı içinde sürdüremez.

Bu çerçevede sokağa çıkma yasaklarında da bazı şartlarla bir beis görmüyorum. Tam da aksine, doğru ve gerekli bir politika olduğu kanaatindeyim. Aksi takdirde çok daha fazla sayıda sivil daha ağır zararlar görebilirdi. Şüphesiz, devletin vatandaşlarının gıda, acil tıbbî yardım gibi ihtiyaçlarını karşılamak üzere gerekli organizasyonları yapmasını istemek durumundayız. Ancak, bunların yapılabilmesi dahi birçok yerde ve durumda PKK şiddetinin genel veya lokal olarak etkisizleştirilmesine bağlı.

Sokağa çıkma yasağını eleştirenlerin bir adım ileri gidip daha iyi bir metot önerisi yapması gerekir. Keza, silahlı adamlarca hazırlanan ve korunan hendeklerin nasıl ortadan kaldırılacağının da bir yolunu teklif etmeleri beklenir.  Görebildiğim kadarıyla bu yapılmıyor. Çatışma sanki tek taraflı oluyormuş gibi konuşuluyor. PKK’ya bağlı silahlı militanların varlığı sorun yaratmıyorsa, sorun sadece devlet şiddetiyse, bu kadar asker, polis ölümü nasıl vuku buluyor? Bu insanlar kendi kendilerini mi vuruyor?

Bugünün Türkiye’sinde PKK şiddeti gayri meşru, gayri ahlâkî ve gayri demokratik. Çatışmaların durmasını, ölümlerin son bulmasını gerçekten isteyenler sadece devlete çağrıda bulunmakla yetinmemeli, şiddeti sonlandırma çağrısını çatışmaların asıl faili olan PKK’ya yöneltmeli. Özellikle de çözüm süreci ilerlerken PKK’ya “aman ha, silah bırakmayın!” tavsiyesinde bulunanlar ve ikide bir ülkede iç savaş çıkmasını dileyenler…

Yeni Yüzyıl, 12.01.2016

http://www.gazeteyeniyuzyil.com/makale/pkk-siddeti-ve-devlet-886

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et