Seyahat dinlendirir

Soğuğu meşhur Viyana’ya ilk gelişim yaz sonuydu ve pek soğuk değildi. İkinci gelişim ise o meşhur soğuğu tecrübe etmek için en uygun tarihler oldu, 2016’ya Viyana’da girdim.

Viyana’ya ilk gelişimde büyük bir moral bozukluğu yaşamıştım. Şehrin yapılarının “korunmuş” hali beni çok etkilemişti. Seminer için kullandığımız salonun olduğu bina en kötü ihtimalle bile yüz yıldan fazladır orijinal halini muhafaza ediyordu; bu durum neredeyse çevredeki tüm binalar için geçerliydi. Eskimeye karşı önlemi modern çözümlerle birleştiren bir alayışla korunmuş binalar. Mesela binanın giriş kapısı en az yüz yıllık, kapı kolu en az yüz yıllık fakat kapı otomatıyla açılıyor. Modern gereksinimler tek tuşla kapı açmayı gerektirdiğinde kapıyı söküp camdan bir kapı takmamışlar, orijinal fonksiyonlarını muhafaza ederek dönüştürmüşler. Kapılardaki bu durum neredeyse tüm şehirde gözlemlediğim bir şeydi.

İnsan yurt dışına çıkınca ister istemez bir kıyaslama yapmaya başlıyor. Bazı şeylere hayran olup bazılarının memlekette daha iyi olduğuna kanaat getiriyorsunuz ve bu karşılaştırma hali zihninizi her an meşgul ediyor. Bazen hayret, bazen hasetle bakıyorsunuz bu “yabancı” yerin insanlarının hayatına.

İmrendiğiniz de oluyor, acıdığınız da… Mesela şöyle mükellef bir masada zeytin ve peynirin envai çeşidi ile onlara eşlik eden tavşan kanı bir demleme çay veya alıştığınız damak tadı, nereye giderseniz gidin peşinizden gelip “bak işte, kıymetimi bil” diye sizi taciz ediyor. Tam tersine, asude trafik ve yayaya öncelik veren sürücüler ise “ah memleketimin vahşi trafiği” diyerek ah etmenize neden oluyor.

Seyahat Dinlendirir

Kar yağışı nedeniyle uzun bir rötar ve bekleme sonrası indiğimiz Viyana Havaalanı’nda bir reklam tabelası ilk mesajı verdi: “Seyahat Dinlendirir!”

“Şöyle alıp başını gitmek.” meselesi, herkesin hayatının bir yerinde kurduğu cümlelerden biridir. “Gidilecek yer” herkese göre farklıdır, kimi zaman bir göl kenarında tahta kulübe, kimi zaman dağ başında güneşin doğuşunu izleyecek bir çadır, kimi zaman kumlara gömülüp sonra serin sulara dalacak bir deniz kenarı… Nedenler de farklıdır; kimi zaman birilerinden, bir şeylerden kaçarsınız, kimi zaman yeni şeyler keşfetme arzusu, kimi zaman sadece dinlenmek… Kimi zaman bir kaçıştır mesele, kimi zaman bir kavuşma. Neden her ne olursa olsun, bir yolculuğun başlangıcı elbette ki “gitmek”tir. “Gitmek” meselesi bütün çağrışımlarıyla “yeni” olanı çağrıştırır.

İyi veya kötü, eğer bir “gitme” varsa, hem giden için hem de kalan için “yeni” bir durum söz konusudur. Giden’in hayatında yeni bir yer kalanın hayatında gidenden kalan boşluk, ikisi için de hayat yeni bir formda devam eder. Ünlü gezgin yazar Pico Iyer, gezi yazılarını “iç dünya” ve “dış dünya” olarak tasnif ediyor. Esasında bir gezi sadece bir yerden bir yere gitmekten ibaret değildir, aynı zamanda kendi içinizde de bir yolculuğa çıkarsınız. Hem giden, hem geride kalan olur, yeni bir yeri deneyimlerken eve döndüğünüzde sizi bekleyen hayatı da sorgularsınız.

Kendinizi Geride Bırakmak

İnsan seyahate çıkarken her şeyi arkasında bırakıp gitmek istiyor ama sadece kendini değil, tüm memleketini, beklentilerini, sorgulamalarını da alıp gidiyor. Sadece dış dünyada değil, aynı zamanda kendi içinde de bir yolculuğa çıkıyor her seferinde. Fakat her ne olursa olsun bir gerçek var ki, seyahat insanı dinlendiriyor.

Belki kendinizi geride bırakamıyorsunuz ama kendinizle iyi geçindiğiniz bir süreç oluyor seyahat. Kendinizle aranız bozulduğunda seyahate çıkın derim. İyi geliyor.

Yeni Yüzyıl, 04.01.2016

http://xn--yeniyzyl-b6a64c.com.tr/makale/seyahat-dinlendirir-787

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et