Çok aktörlü sivil diyalog

Çözüm sürecinin kesintiye uğramasının teknik olduğu kadar siyasi nedenleri de var. Kürt sorununun geçmişine bakıldığında çatışmanın siyasi nedenleri arasında resmi ideolojinin dini ve etnik gruplara yönelik dışlayıcı tutumu ve demokrasi eksikliği gelmekteydi. Erken Cumhuriyet döneminde dışlanan Kürt halkı içinden ortaya çıkan örgütlenmeler değişik dönemlerde devlete karşı ayaklandılar. 1980 askeri darbesi, geliştirdiği uygulamalarla PKK’nın ortaya çıkmasına zemin hazırladı.

Siyaset çok uzun bir dönem ne ile karşı karşıya olduğunu görmezden gelmeye çalıştı. Turgut Özal yeni bir bakışın ilk temsilcisiydi. Aslında 90’ların başından itibaren Türkiye çözümü konuşmaya başladı. Fakat Özal’ın ölümünden sonra oluşan iktidarlar bir yandan demokrasiyi tahrip eden 28 Şubat askeri muhtırasına, diğer yandan Kürt sorununu dağdaki silahlı örgüt mensuplarını yok etmeye indirgeyen bir politikaya yöneldiler.

2000’li yıllarda tamir edilmeye çalışılan demokrasi ve toplumsal aktörler arasındaki ilişkiler bazı alanlarda olumlu sonuçlar üretti. 2013 yılında ilan edilen çözüm süreciyle Kürt sorununu kapsamlı bir şekilde ve demokratik yöntemlerle ele almayı amaçlayan yeni bir dönem başladı. Örgüt liderinin bizzat sürece dâhil olması umutları artırdı.

2014, aslında önceki dönemlerde de varlığı bilinen ve çözüm sürecinin zorlanacağı bir alan olduğu kabul edilen farklı bir boyutu ön plana çıkardı. PKK sadece Türkiye’de değil Irak, İran ve Suriye’de de faaliyet gösteren, dolayısıyla uluslararası ilişkileri olan bir yapıydı.

Süreçte yaşanan kesintinin sonlandırılarak yeniden çözümü konuşmaya başlamamızın önündeki en büyük engel işte bu uluslararası boyuttan kaynaklanmaktadır.

Ortadoğu’nun, özellikle de Suriye’nin içinde bulunduğu durum, Suriye üzerine uluslararası bir ortak anlayışın oluşmaması nedeniyle Türkiye’de dâhil olmak üzere tüm bölge devletlerini yakından etkiliyor.

PKK da Ortadoğu’daki ortamdan istifade ederek stratejik avantajlar elde etmeye çalışıyor. Suriye’de bir Kürt bölgesi oluşturulması ve yönetiminin örgütün kontrolüne verilmesi bir öncelik konumuna gelmiş durumda.

Önder olarak kabul ettiği Öcalan’ın bile dediğini dinlemeyecek kadar önem taşıyan hangi konu PKK’yı bu denli çözümden uzaklaştırmış olabilir ki? Çözüm sürecinde yapılan hatalar, bazı konulardaki yavaşlık, Kürtlerin haklarını ve yerel yönetim ihtiyaçlarına cevap veren bir anayasanın yapılmasının ve demokratikleşmenin önündeki engeller… Bunlar mı Öcalan’ı bile dinlemeyecek olan Kandil’in kaygıları.

Keşke öyle olsaydı. Ama değil. PKK gözünü tümüyle Ortadoğu’daki gelişmelere çevirmiş durumda. Dolayısıyla da Türkiye’deki Kürtlerin dertlerinden çok, geleceğin Ortadoğu şekillenmesiyle ilgileniyor.

İşte tam da bu noktada çözüm süreci kilitlendi. Çatışmaların yeniden başlaması barış süreçlerinin sık yaşadığı bir sorun. Ama aşılmaz bir konu değil. Çoğu örnekte sürecin yolu tekrar bulundu.

Türkiye’de de sürecin tekrar başlaması için onlarca fikir üretebilecek, hatta geçmişteki hatalardan da sıyrılmış bir yeni dönemi başlatabilecek, en azından talep edebilecek aktörler var. Buna karşın mevcut durum bu fikirlerin hayata geçmesini engelliyor.

Türkiye’nin kendi güçleri ve olanaklarıyla geliştirdiği çözüm sürecinin, bölgesel ve hatta küresel sorunun bir parçası haline gelmesi asıl güçlük. Bu durum yine aynı araç ve yöntemlerle bir yol bulunmasını zorlaştırıyor.

Mutlaka yola geri dönmeliyiz. Ancak yolu tekrar bulurken yukarıdaki boyutu hesaba katmak zorundayız. Bu aşamada Kürt halkının tutumu belirleyici olacak. Kürt sivil toplumunun düşünceleri ve gücü önem kazanacak gelecek dönemde. Açmazdan kurtulmanın tek çaresi olmasa da olmazsa olmaz bir adımı Hükümetin bölgede çok aktörlü, sivil güçlerin yer aldığı bir diyaloğu başlatması.

 

Yeni Yüzyıl, 25.12.2015

http://xn--yeniyzyl-b6a64c.com.tr/makale/cok-aktorlu-sivil-diyalog-630

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et