Aslında olumsuz gelişmeleri dış güçlere yüklemek usuldendir. Bu sebeple Wall Street Journal’ın haberi başarısız operasyona dış güçleri bulaştırmak için bir fırsat olabilirdi. Ne var ki, Başbakanımız Wall Street Journal’ın haberini şiddetle yalanladı, operasyonla ilgili istihbaratın milli kaynaklardan alındığını tekrarladı.
Türk yetkililer yaptıkları açıklamalarla komplo teorileri üreticilerine başarısız operasyona dış güçleri bulaştırma şansı vermediler. Bu durumda dış güçleri suçlayarak olayı izah etmek imkanımız yok, suçluyu kendi aramızda aramak zorundayız.
Wall Street Journal’ın Haberine Aşırı Tepkinin Anlamı Ne?
Wall Street Journal’ın Pentagon’dan sızdırdığı bilgilere dayanarak verdiği habere göre, Uludere konvoyunun ilk görüntülerini ABD’ye ait bir predator verdi. ABD’li subayların, “predator’ü daha da yakına gönderebiliriz” önerisine, Türk tarafı olumsuz yanıt verdi ve Predator’ün sahadan uzaklaşmasını istedi.
Ben haberleri gazetelerden ve televizyonlardan takip eden bir vatandaş olarak, Wall Street Journal’ın haberine Başbakanın verdiği aşırı tepkiye bir anlam veremedim.
Başbakanın sert tepkisinin sebebi ABD’nin bize istihbarat verdiği iddiası mıydı?
PKK ile mücadele için Türkiye ile ABD’nin işbirliği yaptığı bir devlet sırrı değil. Bu işbirliğini her seferinde Türkiye’nin talep ettiğini de biliyoruz. Bu işbirliğinin esasının da ABD’nin Irak’ın kuzeyindeki PKK hareketleri hakkında Türkiye’ye istihbarat vermek olduğunu da biliyoruz. Türkiye ABD ile işbirliği yapıyorsa, ABD’den istihbarat almak ayıp bir şey midir?
Wall Street Journal’ın bu konudaki haberi yalan olsa bile, bu kadar aşırı tepki göstermek gerekir miydi?
Başarısız bir operasyonun istihbaratının ille de milli olduğunda ısrar etmenin, Wall Street Journal’ın haberine aşırı tepki göstermenin anlamı nedir? İstihbaratın millisi gayri millisi mi olur? Türkiye PKK hakkında Irak’ın kuzeyinden gelen ABD kaynaklı istihbaratı çöpe mi atıyor? Gerçekten bu istihbarata güvenmiyorsak, neden ABD’den sürekli işbirliği talebinde bulunuyoruz?
Başbakan daha sonra yaptığı açıklamada, “ABD’nin predatorlerinin 31 dakikalık bir süreci vardır. Bu da bizim sınırlarımız içinde değil, tamamıyla Irak tarafındadır. Aldığı görüntüler nedir, ne değildir doğrusu onu ben de zaten bilmiyorum” diyor.
Başbakanın bu son söylediği, Wall Street Journal’ın haberinin tümüyle dayanaksız olmadığını da gösteriyor. 31 dakika az bir süre değildir, demek ki Amerikalılardan istihbarat alınmıştır, ama bu istihbarat önemsiz görülmüştür. Keşke, tetiğe basmadan önce ulusal kaynaklardan aldığımız istihbaratı da yeterli görmeyip, daha ayrıntılı istihbarat almaya çalışsaydık.
Başbakan, “Bu konuyla ilgili verilen bu haberlerin özellikle Wall Street Journal’da yayınlananların ise şu anda ABD’de yaklaşan seçimlerle ilgili olduğunu da geçen gün açıkladım. Bunlar mevcut yönetime karşı bu gazetenin atmış olduğu bir uydurma haberdir” diyor. ABD’de seçimlere daha çok var… Amerikan seçmeninin bu olayla ilgileneceğini, hatta bu haberi okuyacağını bile zannetmiyorum. Wall Street Journal’ın bu olayı kullanarak Amerikan seçmenini etkilemeye çalışması iddiası inandırıcı değil…
Wall Street Journal’ın verdiği haberin hemen yalan olduğunu kabul etmek doğru mudur?
Başbakan gazetenin haberini kendi kaynaklarımızdan edindiği bilgilere göre yalanlıyor. Kendi kaynaklarımızın verdiği bilgilerin yüzde yüz doğruluğundan nasıl emin olabiliyoruz? Resmi makamlar verdikleri bilgilerle devlet adamlarını hiç mi yanıltmadılar? Wall Street Journal’ın Türkiye’nin açıklamalarını aynen kabul etme diye bir zorunluluğu da yoktur.
İçişleri Bakanı Yanlışı Değil Olayı Üstleniyor
Olay 28 Aralık’ta oldu. Olayın üzerinden tam 5 ay geçti, olayın hem idari soruşturması, hem de adli soruşturması bir türlü sonuçlanmadı.
Ne araştırılıyor?
Olayın bir yanlışlık sonucu olduğu, sivil insanların PKK’lı zannedilerek F-16’larla bombalanarak öldürüldüğü herkes tarafından kabul ediliyor. Devletin Cumhurbaşkanı da “bir değerlendirme hatası olduğunu” söylüyor. Mesele değerlendirme hatasını yapanın kim olduğunu bulmaksa, bu 5 ayda bulunamayacak bir şey olmasa gerek.
Değerlendirme hatasını kim yaparsa yapsın, olayın sorumluluğunu devleti yönetenler yüklenecek ve vakit geçirmeden yapılan yanlışın düzeltilmesi çarelerini arayacaklardır. Aslında olay Cumhurbaşkanının dediği gibi özürle bitecek bir şey de değildir, özür ötesi yapılacak şeyler bulunmaktadır.
Biz yetkililerin Uludere’de olanları düzeltmek için çare aradıklarını düşünürken İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin olanları maruz göstermeye çalışan bir açıklama yaparak ikinci bir özür olayı yarattı…
Bu sebeple İçişleri Bakanı’nın istifa etmesini, Başbakanın da İçişleri Bakanının yakışıksız açıklamalarını onaylamayan bir tutum izlemesini bekliyorduk. Bunun yerine Başbakan, “Her kürtaj bir Uludere’dir” diyerek, Uludere olayını sıradanlaştırıcı bir tavır sergiledi.
Terörle Mücadelede F-16’ları Kullanmak Acaba Doğru Bir Yöntem midir?
Devlet Bahçeli, “Bölücü terörü bırakarak İçişleri Bakanı’yla uğraşmak, PKK’nın değirmenine su taşımaktan farksızdır” diyor. Devlet Bahçeli’nin olaya bakışı sorunlarla doludur… İçişleri Bakanı’nı tenkit edenlerin endişesi de en az Devlet Bahçelininki kadar devletin bölünmesi tehlikesidir.
Devlet güçlerinin ve İçişleri Bakanı’nın yanlış yapma şansları yoktur, yasalara ve kurallara uymak zorundadırlar. Yanlış yaparlarsa Devlet Bahçeli’nin çok korktuğu bölünmeye hizmet etmiş olurlar. Nitekim Uludere’de yapılan yanlış PKK ile mücadelede devleti önemli şekilde zaafa uğratmış, bölücülerin elini kuvvetlendirmiştir. Olay BDP’ye, ölenleri PKK bayrağına sararak kaldırma, taziyeye gelen kaymakama saldırma imkânı vermiştir.
Devlet Bahçeli’nin hoşuna gitmeyecek ama, Terörle mücadelede F-16’ların kullanılması da tartışılmalıdır.
F-16’lar sanki düşman şehirleri bombalamak, fabrikaları bombalamak, köprüleri, elektrik santrallerini, askeri üsleri ve askeri birlikleri bombalamak için uygun silahlar gibi geliyor. Bir F-16 terörist zannedilen 30-40 kişilik bir grubu bombalamak için uygun bir silah gibi gelmiyor. Bir F-16 pilotunun tetiğe basmadan önce durumu tekrar değerlendirme şansı var mı? Bir F-16 pilotu hedefi kontrol altına alabilir mi, hedeftekileri teslim olmaya zorlayabilir mi, onlara uyarı ateşi açabilir mi, ölmeyenleri, korkup teslim olmak isteyenleri canlı ele geçirebilir mi, kısacası yanlıştan dönebilir mi?
Televizyonlarda devlet yönetimi konusunda bizi aydınlatan emekli askerler, bazı askerî konularda da, mesela F-16’ların gayri nizami savaşta kullanılması konusunda da bizleri aydınlatsalar…
04.06.2012