Zorunlu eğitimin kademeli olarak 12 yıla çıkarılması konusunda 6 Ocak tarihinde, tasarı henüz Meclis’e gelmeden “Bir kere de imam hatipsiz olsun” başlıklı bir yazı yazmıştım.
“Eğitimdeki tartışma konularını, ‘dini eğitimi engelliyor mu, yoksa önünü mü açıyor’ perspektifinden kopuk, bağımsız bir mesele olarak konuşmaya başladığımız gün kurban keseceğim” diye başlamıştım o yazıya.
Yürüyen tartışmalara baktığımda kurban keseceğim günün hâlâ hayli uzak olduğu görülüyor.
Ben o yazıda zorunlu eğitim yılının sürekli yükseltilmesine karşı çıkmış ve bunun gerekçelerini yazmıştım, o yüzden şimdilik tekrarlamayacağım, belki ileride tekrar yazarım.
Bugün üzerinde durmak istediğim konu ise tasarıda adı geçen ama nasıl formüle edileceği henüz belli olmayan evde eğitim (home schooling) meselesi… Bu konuda hem şahsi deneyimim var hem konu üzerinde uzun uzun düşünmüşlüğüm… Zira ben ve eşim, oğlumuz orta okul çağındayken evde eğitimi iki yıl kadar bizzat denemiş ebeveynleriz.
Ama önce, konuyla ilgili genel bilgi vermek üzere 10 Kasım 2010’da yazdığım bir yazıyı hatırlatmak istiyorum:
“Evde eğitim” başlığına bakıp, bütün dünyada tek tip bir sisteminin olduğu zannedilmesin. Şu anda onlarca ülkede uygulanan bu model, uygulandığı her ülkede (hatta eyalet sistemi söz konusu ise her eyalette) kendine özgü farklılıklar taşıyor. Örneğin bazı ülkelerde devlet velinin çocuğuna belli bir müfredat uygulamasını zorunlu kılıyor. Bazı ülkelerde ise veliler müfredat konusunda tamamen serbest bırakılıyor.
Bazı yerlerde (mesela Fransa’da) bakanlık evde eğitilen çocukları yılda bir kere denetliyor. Çocukların gelişim grafiğine, özellikle de bir yıl önceki durumuna göre gösterdiği gelişmenin yeterli olup olmadığına bakılıyor. Eğer çocuğun yeterli gelişimi gösteremediği görülürse tedbirler alınması gündeme geliyor. Rusya’da (ki 1994’ten beri evde eğitilen çocukların sayısı üçe katlanmış durumda ve şu anda yaklaşık bir milyon evde eğitilen çocuk var) devletin evde eğitimle ilgilenen özel bir kurumu var. Aileler bu kurumdan her türlü eğitim materyali ve öğretmen desteği talep edebiliyorlar. Ayrıca devlet bu ailelere, kendi okullarındaki öğrencilere yaptığı ortalama yıllık harcama kadar miktarda para ödemesi yapıyor.
Evde eğitimi okulla birleştiren sistemler olduğu gibi okuldan tamamen koparan sistemler de var. ABD’nin birçok eyaletinde, devlet okulları bütün imkânlarını evde eğitim yapan çocuklara açmak zorunda. Çocuk evde eğitim gördüğü halde, bölgesinde bulunan devlet okulunun istediği her faaliyetine katılabiliyor. Okul korosuna girebiliyor, okul takımında oynayabiliyor, sanat dersleri alabiliyor, çeşitli atölyelerinden yararlanabiliyor.
Evde eğitim yapılırken benimsenen eğitim felsefesi, kullanılan yöntemler, teknikler ve kullanılan eğitim malzemesi de ailenin seçimine bağlı olarak birbirinden çok farklılık gösteriyor. Birden fazla yöntemi bir arada kullananlar oldukça yaygın. Bazen aile, çocuk için en iyi yöntemi buluncaya kadar birkaçını bir arada kullanıyor.
Yapılan araştırmalar ABD’de evde eğitim gören çocukların yaklaşık yarısının, bir home schooling kurumu tarafından geliştirilmiş eğitim malzemelerini ve müfredat paketlerini kullandığını ortaya koyuyor. Önemli bir kesim bölgelerindeki okulların müfredatını izliyor. Uzaktan eğitim alanlar, internetten yararlananlar da az değil. Evde eğitimi seçen aileler oldukça örgütlenmiş durumda. Aynı çevrede yaşayan aileler aralarında birleşip dernek tipi kuruluşlar oluşturuyorlar. Genellikle haftada bir çocukları bir araya getirip ancak grup halinde yapılabilecek çalışmaları yapıyorlar. (Çeşitli sanat projeleri, tartışmalar, bilimsel deneyler vb.)
ABD’de yapılan bir araştırmada ailelere neden evde eğitimi tercih ettikleri sorulmuş.
Cevaplar tasnif edildiğinde, en önde gelen sebebin “çocuğa daha iyi bir eğitim verme isteği” olduğu görülüyor. Bunu, dini sebepler, okulları yeteri kadar güvenli bulmama, uyuşturucu ve şiddet korkusu, çocuğa daha iyi bir kişilik kazandırma, okula ulaşım zorluğu (kırsal bölgede yaşayanlar için) çocuğun özel ilgiye ihtiyaç göstermesi, işi nedeniyle ailenin sürekli yer değiştirmesi gibi nedenler takip ediyor.
Gallup’un yaptığı bir araştırmaya göre son yirmi yılda Amerikan halkının evde eğitim meselesine bakışında ciddi değişiklik olmuş. 1980’li yıllarda Amerikalılar’ın yüzde 73’ü homeschooling’e olumsuz bakarken 2001’de bu oran yüzde 54’e düşmüş durumda.
Peki bu çocuklar üniversite yaşına gelince ne oluyor?
Tıpkı diğer çocuklar gibi onlar da üniversite giriş sınavına (ABD’de SAT denilen sınav) giriyor ve kabul edildikleri okula yerleşiyorlar. Evde eğitim gören gençler bu testlerde genel başarı ortalamasının altında kalmıyorlar. Hatta son bulgular evde eğitilenlerin ACT ve SAT testlerinde ulusal ortalamanın üstüne çıktığını ortaya koyuyor.
Ve son bir nokta: ABD Ulusal Evde Eğitim Araştırma Enstitüsü’nün evde eğitim görmüş ve şu anda yetişkin olan 7300 kişi üzerinde yaptığı araştırma, evde eğitim görenlerin sosyalleşme becerileri konusunda toplumun genel ortalamasından iyi durumda olduklarını ortaya koyuyor. Söz konusu 7300 kişinin yüzde 58.9’u kendisini “çok mutlu” olarak tanımlıyor. Ülke genelinde aynı soruyu “çok mutluyum” diye cevaplayanların oranı ise yüzde 27.6.