Yeni anayasa nihayet gündemde. Gerek Meclis Başkanı Cemil Çiçek, gerekse siyasî partiler bu konuda istekli görünüyor.
Türkiye ilk defa ‘normal koşullarda ve demokratik bir ortamda’ anayasa yapmayı deniyor, ama kolay olmayacak bu, biliyoruz. Kolay olmayacak, çünkü hâlâ birileri ‘post Kemalist bir anayasa’ya razı değiller.
Oysa ihtiyacımız olan tam da bu; ‘yeni Türkiye’ye ‘post Kemalist’ bir anayasa gerek. Yeni bir anayasa arayışının nedeni bizatihi Kemalizm’in krizi. Dolayısıyla yeni anayasanın temel işlevi ülkeyi Kemalist dar elbiseden çıkarmak olmalı. Özgürlükçü ve demokrat bir anayasa, Kemalizm dahil hiçbir ideolojiyi devlete yamamayan bir anayasa zaten post Kemalist bir anayasa olacaktır.
Devletin anayasada yazılı bir ideolojisi olmaz, eğer demokrasi olacaksak. Halkın ideolojisi olur, kimse karışmaz, seçer özgürce. Ancak devletin anayasal temelleri ideolojik bakımdan kör olmalı, ne yurttaşları ideolojilerine göre ayırmalı, ne onlara belli bir ideolojiyi dayatmalıdır.
Türkiye, artık ‘ideolojik devlet’i kaldıramıyor. Kalkınma düzeyi, çeşitliliği, taleplerinin zenginliğiyle bir ideolojinin katı kalıplarına sığmıyor bu ülke. Zaten yeni anayasa talepleri de bu yüzden.
İdeolojik devletler çağı kapandı. Hem de büyük acılar ve kayıplarla. Halka ne güvenlik, ne refah, ne de özgürlük verebildiler. Artık halkına fikir, ideoloji veya yaşam tarzı dayatan değil, onlara özgürlük ve refah sunan devletler çağındayız. İdeolojiler çağının sonunda anayasasında hâlâ ‘Kemalist’ vurgular taşıyan bir ülke olamaz.
Aslında akıntıya kürek çekmenin de âlemi yok. Küresel ekonomik bağlar, sosyal ağlar ve siyasal etkileşim süreçleri ideolojik bir devleti ne kurmayı ne de sürdürmeyi mümkün kılıyor. İnsanlar özgürlük, refah ve güvenlik talep ediyor. Bu talepleri de ideolojik devletler değil, performansı-hizmeti esas alan devletler üretebiliyor.
Yeni anayasa ‘Kemalizm’siz bir anayasa olmalı. Çünkü tam da Kemalizm’in durdurduğu ve dondurduğu gelişmelerin ve taleplerin önünü açmak için isteniyor yeni anayasa.
Yeni anayasa demokratlarla devletin cedelleşmesine son vermeli, tam demokrasinin gereklerini içermeli. Bu da yeni anayasada Kemalizm’in ve Kemalizm adına hareket ettiklerini söyleyenlerin vesayetine son vermek demek. Halkı meşruiyetin kaynağı olarak görmek yerine, ‘aydınlatılacak, adam edilecek ve dolayısıyla da yönetilecek’ bir güruh olarak gören bir anlayış demokrasiye geçit vermez, vermedi. Kemalizm’e dayanan devlet halka hizmet etmek yerine halka inanç biçimi, yaşam tarzı dayatmayı tercih etti. Kemalizm vesayet rejiminin ideolojisidir. Yeni anayasada bu ideolojinin izlerini bırakmak vesayetin devam etmesi anlamına gelir. Kimseye faydası yoktur ve yeni anayasayı anlamsız hale getirir.
Yeni anayasa dindarlarla devletin kapışmasına son vermeli. Kemalist laiklik anlayışı sürdürülemez. Bugünün Türkiye’sinde laikliği halkın seçmesi gereken bir yaşam biçimi olarak devletin dayatması, buna uymayanları da cezalandırması, dışlaması söz konusu olamaz. Otoriter laiklik tanımını demokratik olanla değiştiren, böylece laik-dindar gerginliğini ortadan kaldıran post Kemalist bir anayasaya ihtiyaç var.
Ve de yeni anayasa devletle Kürtlerin kan davasını sona erdirmeli. Kemalizm’in ‘türdeş ulus’ dayatması iflas etti. Vatandaşlar arasında farklı etnik kökenden insanların olduğunu kabul etmeden ‘yeni’ bir anayasa yapmış olmayız. Hangi etnik kökenden gelirse gelsin her yurttaşın gönüllü parçası olduğu bir demokratik cumhuriyet ancak böyle mümkündür.
Sonuç olarak yeni anayasa sadece ‘entelektüel fantazi’ değildir. Toplumun somut taleplerini karşılamak ve yaşanan suni çatışmaları durdurmak için gereklidir.
‘Yeni’ anayasa ‘Kemalist’ olmayan bir anayasadır. Böyle bir anayasa tam demokrasi, hukuk devleti ve insan haklarının geri çevrilemez hale getirilmesi için vazgeçilmezdir. Dahası, devletin dindarlar, demokratlar ve Kürtlerle çatışması da ancak post Kemalist bir anayasayla sonlandırılabilir.
Zaman, 04.10.2011