YAŞ dolayısıyla askerin demokratik sivil denetimi ve askeri reform bahsi kamuoyunda yeniden tartışılıyor. Tam da bu günlerde, Menteş askeri kampındaki askeri öğrencilerin eğitimiyle ilgili ciddi şikâyetler basına yansıdı. Uzunca bir süredir var olan bu tür şikâyetler, bu yıl da gerektiği gibi incelenmedi. Halbuki askeri eğitim meselesi, asker üzerindeki demokratik denetimin sağlanması ve askeri özerkliğin sona erdirilmesi bakımından hayati bir eşiktir.
Türkiye’nin müfredat, personel, kurum ve kanunu içerecek şekilde kapsamlı bir perspektifle askeri eğitimi halen tartışmaması, askerin demokratik denetimi meselesinde kat edilmesi gereken epey bir mesafe olduğunu gösteriyor. İspanya’daki reform sürecinin savunma bakanı Narcis Serra Demokratikleşme Sürecinde Ordu adlı çalışmasında askeri eğitimden kaynaklanan problemi şöyle vazediyor: “En büyük problemlerden biri, okulların toplumun çoğunluğu tarafından paylaşılan değerlere uzak değerleri öğretiyor olmasıydı ve bunlar askeri, milliyetçi değerler olması bahanesiyle tamamen Francocu olmaya devam etti.”
Menteş askeri kampı, harp okullarına girme hakkı kazanan adayların intibak eğitiminin yapıldığı bir kamp. Kampa sivil liselerin yanında askeri liselerde 4 yıl okuyan askeri öğrenciler de katılıyor. İlginçtir bu eğitim sürecinde sivillerden ziyade askeri okullardan gelen adaylar, istekleriyle 50.000 TL üzerinde tazminat vererek ayrılıyorlar. 2010’da Kuleli askeri lisesinden mezun 115 askeri öğrenciden 40’ı harp okullarına gitmiyor. 2009’daki rakam daha da şaşırtıcı, askeri liselerden mezun 550 öğrenciden 200’ü intibak eğitimini tamamlamadan kamptan ayrılıyor. 2009’da harp okullarının öğrenci ihtiyacı %70 oranında sivil liselerden temin ediliyor. Bu rakamlar dahi askeri eğitim kurumlarında aksayan bir şeyler olduğunu göstermeye yetiyor. Ya askeri liselerin öğrenci alımında veya askeri liselerin eğitimlerinde veyahut da Menteşe kampında bir problem olduğu anlaşılıyor. Problem, öğrenci ve velilerin şikâyetleriyle aydınlanıyor. Kamuoyuna yansıyan yoğun şikâyet ve iddialara göre askeri liselerden gelen öğrenciler kampta tasnif edilerek farklı muamelelere tabi tutuluyor. Yasak olmasına rağmen kimliklerini gizleyen eğitmen subaylar başlangıçtan itibaren askeri liselerden bazı öğrencilere baskı, taciz kötü muamele, hakaret ve şiddet uygulayarak harp okuluna gitmelerini engelliyorlar. Yıldırılan ve korkutulan öğrenciler, 50.000 TL’yi aşan tazminatları ödemeyi üstlenerek kendi istekleriyle kamptan ayrıldıklarına ilişkin bir matbu dilekçe imzalamak zorunda bırakılıyorlar. Bu kadar öğrencinin neden ayrıldığına ilişkin bir çalışma yapılmamış olması da, bu ayrılmaların hesaplandığını ve arzu edildiğini gösteriyor. Ayrılan öğrenciler arasında askeri liselerin çok başarılı öğrencilerinin de olması akla bir takım şüpheleri getiriyor. Menteş kampında askeri öğrenciler arasında, daha kampa gelmeden yapılmış bir liste mucibinde bir ayıklamanın yapılmış olabileceği iddiaları, bu listelerin nasıl ve hangi maksatla hazırlandığı, bu listelerin Menteş kampındaki subaylara ne şekilde verildiği, kalan askeri örencilerin neye göre seçildiği gibi soruları beraberinde getiriyor.
Türkiye tarihinde darbe, cunta, askeri öğrencilerin içindeki cunta yapılanmaları, Ergenekon yapılanmasının karargâh evleri vs iddialar dikkate alındığında durumun vahameti anlaşılıyor. Askerin demokratik denetimi ve askeri reformun önündeki temel engel, askerin özerkliği fikridir. Bu bağlamda askeri eğitim, askeri özerkliğin yeniden üretildiği bir alan teşkil etmektedir. Bu bakımdan askeri eğitimi ele almayan bir demokratikleşme ve askeri reform programının başarılı olması mümkün değildir. Askeri okullar toplumun ve genel eğitimin temel prensiplerinden uzaklaştırılıp, sadece askerlerin bir işi haline dönüştükçe denetlenemeyen askeri alanlar ortaya çıkacak ve reformu akamete uğratacak personel, zihniyet ve tatbikat yeniden üretilebilecektir.
Askeri eğitime demokratik otoritenin müdahalesi bazen tam anlaşılmayabilir ve eleştiri konusu olabilir. İspanya’ daki reform sürecinde Miguel Platon eğitimle ilgili şunları söylemektedir. “Devlet Bakanı’nın, askeri öğretim dahil, okullardaki müfredata onay verdiği ve hatta ders programlarının içeriklerini onayladığı şaşırtıcı aşırılıklara ulaşılmıştı.” Halbuki bu aşırılık değil, askeri özerkliğin sona ermesi ve askerin demokratik denetimi açısından olmazsa olmazdır. Serra, askeri eğitimin önemini şöyle açıklıyor: “Bu alanlardaki düzenlemelerde -en ince detaylarda dahiisteklerde istikrar gösterilmelidir, zira burası askeri özerkliğin yerleşebileceği bir alandır. Ayrıca böyle bir tutum, hükümet ve yasamanın, askeri okullarda beslenen değerlerin toplumun çoğunluğunca paylaşılan değerlerle uyumlu hale getirilmesi gibi temel bir prensibe tamamen taraftar olduklarını göstereceklerdir. Orduya nasıl bir silahlı kuvvetle istediğini göstermek hükümetin görevidir.” Bunun yolu da askeri eğitimi, sivilleştirilen Savunma Bakanlığı’nın içinde düzenlenmesi ve öğretim personelinin belli sürelerde yenilenmesidir. Menteş askeri eğitim kampında yaşananlara kamuoyunun, parlamentonun ve hükümetin duyarsız kalmaması sadece hakları çiğnenen askeri öğrenciler bakımından değil, harp okullarına devam edecek subay adaylarının, dolayısıyla ordunun ve demokrasinin geleceğini ilgilendirdiği için bir hayati bir meseledir.
Sabah-Perspektif, 13.08.2011