Bir süredir memleketimde, Bolu ile Sakarya’nın arasında kalan küçük ve şirin bir köydeydim. 15 Temmuz darbe girişimi ve devamındaki gergin sürecin stresini ve yorgunluğunu atmak amacıyla, benim için iyi bir kaçış noktası oldu.
Fındık fiyatları, yılın bu döneminde çiftçilerin en önemli gündem maddesi. Biz de çiftçilikle uğraşan akrabalarım ile elbette fındık fiyatları üzerine bol bol muhabbet ettik. Muhabbet esnasında biri, devletin bu işe el atması ile fındık fiyatlarının bu sene 25-30 liraya çıkmasının ne kadar da güzel olabileceğini hayal etmemizi istedi.
“Allah korusun” dedim.
Şaşırdılar. Devam ettim; “Ben çikolatalarımı seviyorum”
Türkiye, Dünya’nın en büyük fındık üreticisi konumunda. Bu, dünyada üretilen fındığın yaklaşık %70’ine tekabül ediyor. Fındık hem bir çerez olarak, hem de çikolata gibi ürünlerin üretiminde kullanılan bir malzeme olarak değer taşıyor. Yani fındık, Carl Menger’in “İktisadın Prensipleri” kitabındaki mal sıralamasında hem 1. sıra hem de 2. sıra mallara dahil olan bir ürün.
Ülkemizde fındık fiyatlarını piyasa belirliyor. Piyasada fındık fiyatlarını belirleyen unsurların en başında rekolte, yani yıllık üretim geliyor. Türkiye’de her yıl, iklim şartlarına göre 450 bin ile 900 bin ton arasında fındık üretiliyor. Fakat fındık fiyatlarının belirlenmesinde tek unsur, fındık üretimi değil.
Fındığın herhangi bir yıl için kilogram fiyatını belirleyen birden çok unsur var. Arz kadar, talep de fiyatları pozitif ya da negatif yönde etkiliyor.
Geriye kalan tüm faktörlerin sabit olduğunu varsayarak, basit bir hesap ile üretim arttığında fiyatların azalması, üretim azaldığında fiyatların artmasında şaşılacak bir şey yok. Aynı şekilde üretimin sabit tutulduğu bir denklemde, talep artışı durumunda fiyatlar yükselecekken, talebin azalması durumunda fiyatlar da azalacaktır.
Örneğin bu sene fındık üretiminin geçen seneye göre, iklim şartlarından dolayı, azalması sebebiyle talepte bir değişiklik olmazsa fiyatların artacağını tahmin etmek çok da zor değil. Öyle ki, şu anki fındık piyasası, geçen senenin bu döneminin üstünde.
Diğer birçok ticari alanda olduğu gibi, fındık üretiminde de devletin aktif müdahalesini isteyen bir takım çevreler var. Bu insanlara göre devlet fındık fiyatlarını belirlemeli, hatta rekoltenin arttığı yıllarda geçen yıla göre “fazlalık” olan fındığı devlet satın almalı.
Piyasanın öneminin biraz olsun farkında olan bireyler için bu ikisi, hem üretici hem de tüketicinin kazancı için kabul edilebilir şeyler değil. Fakat şu anki mevcut Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, tam bir piyasa düşmanı. Yaptıkları ve söylemleri, çiftçiler için kısa vadede olmasa da uzun vadede çok büyük zararlara sebep olabilir. Sadece çiftçiler için değil, dolaylı vergilerle devleti gereksiz yere beslemeye zorlanan, bir nevi soyguna uğratılan halk da aynı şekilde bu uygulamalardan etkileniyor.
Peki bunun, yani devletin fındık piyasasına müdahalesinin ne gibi zararları ve tehlikeleri olabilir? Bu soruyu, başka bir yazı konusu olarak buraya bırakıyorum.