Tiflis Notları 2
Açık Görüş’te İskender Öksüz’ün bir yazısında bir şey okudum. Ha-Joon Chang isimli bir ekonomist, çamaşır makinesinin icadı medeniyet için internetten daha önemli bir icat demiş. Guardian’da bir röportajda söylemiş bunu ama aslen “Kapitalizm Hakkında Söylenmeyen 23 Şey” isimli kitabında bir bölümde iddia ediyormuş. Kitaba bakmak lazım ama röportajın son kısmındaki kapitalizm eleştirisine karşı verdiği cevap “benim kalbim temiz usta” kıvamında bir şey. Fakat bütün bunlardan bağımsız olarak, söylediği şeyde bence yüzde yüz adam haklı.
Çamaşır makinesi, medeniyet için internetten daha önemli bir icattır. Dünyanın son 30 yılda astronomik bir hızla ilerlediğini, teknolojinin akıl almaz bir hızla sürekli kendini geometrik olarak katladığını düşünürsek, bunda en büyük payın bilgisayar ve internete ait olduğunu söylememiz lazım. Ancak eğer Bill Gates’in bir çamaşır makinesi olmasaydı, muhtemelen bu girişim için kafa yoracağı vaktin yarısını iç bunaltısıyla kalan yarısını da çamaşırlarını yıkamakla geçireceğini hesaba katmamız lazım. Bill Gates özelinden çıkarırsak mevzuu, hayatımızda çamaşır makinesinin olmadığını düşünelim, o zaman daha iyi anlaşılıyor çamaşır makinesinin hayatımızda ne kadar önemli bir zaman tasarrufu sağladığı… O olmasa, işten arta kalan zamanı fitness center’larda değil, çamaşırhanelerde geçirmek zorunda kalacaktı modern insan, çamaşırlarını makine yıkadığı için modern ev hanımları fitness center’larda ter atabiliyor. Ha-Joon Cgang, kadınların özgürleşmesine, sadece ev işlerini yapar olmaktan çıkıp, toplumsal hayata ve çalışma hayatına da dahil olmalarını, toplumsal gelişme için çok önemli görüyor, burada da haklı tabii ki. Feministlere de sağlam bir taş geliyor, feminizm çamaşır makinesinden önce çok bir varlık gösteremedi diyor, vallahi bunda da haklı.
Meseleyi “kadın” özelinden de çıkaralım, çamaşır makinesinin “bekar erkek” sayısını da önemli ölçüde etkilediğini hesaba katmalıyız. Yıllar önce, ikinci sınıftayken, ders kamu maliyesiydi. Ara verdik, hocayla havadan sudan konuşurken, arkadaşın biri nişanlandığını söyledi. Hoca yazık olmuş sana filan deyince ben itiraz ettim, en azından çamaşır yıkama derdinden kurtulur hocam dedim. Benim tepkim, klasik ataerkillik mi artık, taşralılık mı olur, feministleri zıvanadan çıkarıp Panter Emel gibi zıplatacak olan o bakış açısıyla verilmiş bir tepkiydi, kadına sadece çamaşır yıkadığı için değer veren erkek görüntüsü almıştım, aslında öyle değil tabii ki, özümde iyi bir insanım. Neyse, hocanın tavsiyesi benim bakış açımdan çok daha orijinaldi, çamaşır yıkamaktan kurtulmak için evlenecekse bir makine alsın, daha sessiz çalışıyor dedi. Adam haklıydı, noktayı koymuştu. Bu örnek her ne kadar entelektüel açıdan saç baş yolduracak derecede kışkırtıcı ise de arkasında yatan gerçeği gözden kaçırmamak lazım. Artık ortalık Issız Adam kaynıyor, çamaşır ve bulaşık makinesi olan bir bekar evinde yaşayan uzun süre bir “evlenip kurtulacağım lan bu hayattan” demiyor, sevgilisinin “seni çekip alacağım bu sefaletten, çamaşırlarını bulaşıklarını ben yıkayacağım, evinin kadını olacağım” çıkışına “ya henüz vakti var aşkım, kendimi hazır hissetmiyorum” diyebiliyor. Bunda en önemli pay çamaşır makinesinindir, lamı cimi yok.
Çamaşır makinesinin hayatımızda işgal ettiği önemli yerin hakkını verdikten sonra, ondan sonraki büyük icadın ne olduğuna gelelim. Tiflis’e geldikten sonra, fark ettim ki, çamaşır makinesinden sonra medeniyet için en önemli icat klimadır. Medeniyetin gelişme hızı klimanın yaygınlığı ile ölçülebilir. ABD’nin süper güç olmasını, klimanın yeterince efektif kullanılamadığı ülkelerinin hali pür melalini buna bağlayabiliriz.
Klima, sadece yazın soğutan kışın ısıtan bir vasıta değildir. Klimanın asıl fonksiyonu, sürekli olarak “dengeli bir ısıda çalışma ortamı” sağlamasındadır. İnsanın sıcaklık farkları nedeniyle, buna çözüm araması yerine, işine odaklanmasını sağlayan harika bir alettir. Bir yandan bilgisayarda yazı yazarken öbür yandan bir elinizde gazeteyle yelpazelenmeye çalışmanın aldığı eforu hesap etmek lazım, sonuçlar çok şaşırtıcı çıkabilir.
Klimanın gördüğü işlevi nispeten ilkel ve suni denebilecek çözümler görmüyor. Vantilatör hem sesi, hem de ortam ısısına etki edememesi açısından, ayrıca doğrudan fiziksel temas nedeniyle dikkat dağıtması açısından, klima ile kıyaslanamaz.
Fakat klimaların kullandığı elektrik miktarının fazlalığı nedeniyle çevreciler tarafından düşman ilan edilmiş bir alet. Açıkçası bu “yeşil” hareketlerin birçoğuna kendisiyle çelişen faaliyetlerinden gülüp geçiyorum. Efendim, klima kullanımından dolayı bilmem ne kadar fazla enerji gidiyormuş, iyi de, enerji zaten kullanmak için üretilmiyor mu? Ayrıca, bu orijinal projeleri geliştirirken acaba klimasız ortamlarda mı çalışıyorlar, merak ediyorum.
Klima kullanan ve kullanmayan ofislerin verimlilikleri üzerine bir araştırma var mı bilmiyorum ama benim gördüğüm, klimalı ofislerde çalışanların ürettiği katma değer klimasız ortamlarda üretilenin kat be kat üstünde. Tiflis’te sıcağın alnında epey gözlem vaktim olduğu için bunu net gözlemleyebildim. Bir önceki yazıda, Tiflis’in Türkiye’nin 1990’larını yaşadığını söylemiştim, bu tespit klimasız ortamlarda çalışanlar için geçerli. Klimalı ortamlarda çalışanlar, hem vizyon hem de çalışmalarının ürünleri açısından medeniyetin mevcut seviyesini çoktan yakalamış, ülkenin on-onbeş adım önünde gidiyor.
Tiflis deniz kenarı değil ama nem oranı çok yüksek ve sıcaklık insanı canından bezdiriyor. Bir günümü planlarken klimayı hesaba katmadan adımımı atmıyorum dışarıya. Önce ofise (klimalı), sonra yemek için McDonald’s’a (klimalı), sonra okumak veya yazmak için Prospero’s Books’a (klimalı), sonra da verimli bir günün ardından verimsiz bir uyku için eve (klimasız)… Bir günüm aşağı yukarı böyle geçiyor ve en verimsiz zamanımı, klimasız bir evde, sosyal medyada vakit öldürerek geçiriyorum. Klimalı ortamlarda ise bu tip çok faydalı konulara kafa yorup, yazılar yazıyorum. Guardian’da, NYT’de çıkan Life-Style haberlerini okudukça insanların bu tip şeylere nasıl kafa yorduklarına şaşırırdım, onu da anladım. Birincisi klimalı ortamlarda çalışıyorlar, ikincisi de Kürt Sorunu, Başörtüsü Sorunu gibi sorunları yok, laiklik kimsenin umurunda değil, o nedenle insan çamaşır makinesi ve klima üzerine kafa yorabiliyor.
Son tahlilde, medeniyetin temel taşlarını bir daha gözden geçirmemiz gerekiyor, çamaşır makinesi ve klimaya hak ettiği değeri vermek bir vatan borcudur.