Ya Öcalan da kurtarılırsa?

Baştan beri belli olan şu ki; eğer tutuklu milletvekilleri ve Hatip Dicle…

Baştan beri belli olan şu ki; eğer tutuklu milletvekilleri ve Hatip Dicle sorunu çözülecekse, bu iki partinin giriştiği Meclis boykotu sayesinde çözülmeyecek; tam tersine onların bu saçma boykotu bitirip Meclis’e dönmesinden sonra, Meclis platformunda yapılacak kimi yasa değişikliği çalışmaları sayesinde çözülecek.
Şimdi Cemil Çiçek’in farklı bir üslupla olaya müdahil olup ortamı yumuşatması ve çözüm için bazı formüller önermesi bekleniyor. Umalım ki bu çabalar karşılığını bulsun ve Meclis bir an önce çalışmaya başlayabilsin.

Aslında bazı gerçekçi çözüm formülleri baş gösterdi bile.

Tutuklu vekiller sorunu konusunda Taha Akyol’un köşesinde önerdiği formül mesela…

Kendisi de bir hukukçu olan Akyol, şöyle bir yol öneriyor: “Tutuklu bir kimse yasalara uygun olarak milletvekili seçilirse, hakkındaki tutuklama kararına itirazlar ‘üst mahkeme’ tarafından reddedildiği takdirde, son merci olarak Yargıtay’a başvurulabileceği yolunda CMK’ya bir madde konulabilir!”

Taha Bey, CHP’lilerin de Yargıtay’a güvendiğini, zaten onun için dosyanın Yargıtay’a gitmesini istediklerini; Yargıtay’ın vereceği karar tahliye de olsa tutukluluğun devamı da olsa artık herkesin bu kararı kabul edeceğini ve tartışmanın biteceğini söylüyor ki, onun bu önerisi birçok hukukçu tarafından da makul ve uygulanabilir bulunuyor.

Öte yandan Hatip Dicle sorunu için de geliştirilen çözüm formülleri var.

Bunlardan biri Hakkari formülü… Yani önce milletvekili seçilme şartlarında bir değişiklik yaparak (diyelim 1 yıldan fazla hüküm giymiş olanlara getirilen kısıtlamayı 3-5 yıl hüküm giymiş olanlar şeklinde değiştirmek) sonra da Dicle’nin bu değişiklikten yararlanabilmesi için bir ilin (örneğin Hakkari’nin) milletvekillerini boşaltarak orada seçime gitmek ve böylece Dicle’nin üç-beş ay içinde Meclis’e girmesini sağlamak…

Bu il Hakkari mi olur, bir başka il mi olur; ya da ara seçim için bir başka yöntem mi kullanılır; bunlar tartışmayla uzlaşılabilecek konular.

Ne var ki, bu formülün ya da benzer başka formüllerin hayata geçirebilmesi için önce kamuoyundaki bazı endişelerin giderilmesi gerekiyor:

“Ya Hatip Dicle’nin kurtarılmasından sonra sıra Öcalan’a, Karayılan’a ya da Cemil Bayık’a gelirse? Onlar da bir yolu bulunup kurtarılarak Meclis’e getirilirse?”

Bu endişeyi taşıyanların unuttukları bir nokta var: Hatip Dicle’yi kurtarmak için formül bulma çabalarının ardında onun suçsuzluğu konusundaki yaygın vicdani kanaat yatıyor. Kamuoyunun büyük bir kısmı, onun söylediği o cümlenin suç olmadığına, fikir özgürlüğü kapsamı içinde kaldığına inandığı için; böyle bir cümle sarf etti diye bir insanı milletvekillikten yasaklamanın adil olmadığını düşündüğü için böyle formüller geliştiriliyor ve bu formüllerin geniş kamuoyu tarafından da kabul göreceği düşünülüyor.

Yani Dicle konusunda yasal değişiklikle çözüm bulma çabalarının ardında bu vicdani kanaat var. Eğer Dicle sonunda Meclis’e girecekse, bulunan formülün parlaklığı sayesinde değil bu vicdani kanaat sayesinde girecek.

Aynı vicdani kanaatin Öcalan, Karayılan ya da Bayık için de oluştuğunu söylemek mümkün olmadığına göre, aynı formülün onlara uygulanması da mümkün olamaz demektir.

İsterseniz en dahiyane “kurtarma” formülünü bulun; işleyebilmesi için arka planda geniş bir kamuoyu desteği gerekir.

Bu destek de tehdit ve şantajla değil; vicdanlarda yapılan yargılama sonucunda oluşur.

Bugün, 06.07.2011

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et