Bursa’da bir futbol tribününde yükselen küfürler, hedefindeki ismin kim olduğundan bağımsız olarak, aslında çok daha büyük bir sorunu yüzümüze çarptı: Toplum olarak ayıp karşısında sessizleşme alışkanlığımızı.
Leyla Zana’ya yönelik küfürlü hakaretleri, bilinçli ya da bilinçsiz şekilde “milliyetçilik” başlığı altına sıkıştırmaya çalışanlar var. Oysa bu olayın milliyetçilikle uzaktan yakından bir ilgisi yok. Milliyetçilik; bir kadına, bir insana, bir bireye topluca küfür etmeyi meşrulaştıran bir zemin değildir. Gerçek milliyetçilik; bu değildir bence. Burada mesele, Zana’nın kimliği, düşünceleri ya da geçmişi değildir. Mesele, bir kadının tribün kalabalığı içinde cinsiyetçi ve aşağılayıcı küfürlere maruz kalması ve bunun karşısında toplumun büyük bir kısmının sessiz kalmasıdır.
Asıl Sorun Küfür Edenler Değil, Suskunluk
Bir ülkede ahlâkî çöküş, yalnızca kötülüğü yapanlarla değil, kötülük karşısında susanlarla ölçülür. Tribünlerde atılan bu sözlerden sonra “ama o da…” diye başlayan cümleler kuranlar, farkında olmadan şunu söylüyor:
“Bazı kadınlar küfre layıktır.” İşte asıl tehlike budur. Bugün “bizden değil” denilen bir kadına edilen küfür, yarın “bizden” olan bir başkasına yöneldiğinde, savunacak bir ilkemiz kalmaz. Çünkü ilke, kişiye göre değil, insana göre olur.
Kadına Saygı Seçici Olmaz
Kadına saygı; siyasî görüşe, etnik kimliğe, dünya görüşüne göre değişmez.
Bir kadına küfür edilmesine karşı çıkmak için onu sevmek, fikirlerini benimsemek ya da geçmişini onaylamak gerekmez. İnsan olmak yeterlidir. Toplum olarak en büyük yanılgımız şudur:
Küfür ve hakareti, “öfke”, “tribün coşkusu” ya da “hak edilmiş tepki” gibi gerekçelerle normalleştirmek. Bu, yalnızca küfür edilen kadını değil, toplumun ahlâkî çıtasını aşağı çeker.
Tribünler Ahlâksızlığın Serbest Bölgesi Değildir
Futbol tribünleri, hukuk ve ahlâkın askıya alındığı alanlar değildir. Orada söylenen her söz, atılan her slogan, toplumun aynasıdır. “Tribünde olur böyle şeyler” cümlesi, sorumluluktan kaçmanın en kolay yoludur.
Eğer bir toplum, kalabalık içinde edilen cinsiyetçi küfürleri mazur görüyorsa;
o toplumda sorun birkaç holigan değil, sessiz çoğunluktur. Gerçek milliyetçilik, bir kadına küfür edildiğinde susmak değil, “Bu bize yakışmaz” diyebilmektir. Bayrak, vatan, millet söylemleri; ahlâkî bir duruşla desteklenmediğinde, içi boş sloganlara dönüşür. Kadına saygıyı savunamayan bir milliyetçilik iddiası, yalnızca gürültüdür.
Bugün Susarsak, Yarın Hepimiz Kaybederiz
Bu mesele, Leyla Zana meselesi değildir. Bu mesele, toplumun neye sessiz kaldığı meselesidir. Bugün susulan her küfür, yarın daha yüksek sesle geri döner. Ve bir gün, susacak kimse kalmaz. İnsan olmak, bazen en zor yerde başlar: Kalabalığa karşı doğruyu söylemekte.

