Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal, 1881 yılında doğmuş, 1938 yılında, 57 yaşında ölmüş. Kurduğu devletin başında da, Meclisin açılışını baz alırsak 18, Cumhuriyetin ilanını baz alırsak 15 sene kalabilmiş. Silah arkadaşlarının ömürlerine baktığımızda İsmet İnönü’nün 89, Celal Bayar’ın 103 sene yaşadığını görüyoruz. Sadece İsmet İnönü’ye göre, daha 30 sene civarı bir ömrü olabilirmiş.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 10 Kasım anma töreninde; “Şayet, Gazi’nin ömrü ve sağlığı en azından bir 10 yıl daha ülkeyi yönetmeye el verseydi, hiç şüphesiz 2. Cihan Harbi sonrası bambaşka bir Türkiye görecektik” diye bir cümle kurdu. 10 yıl daha yaşasaydı yıl 1948 olacak ve Mustafa Kemal, 67 yaşında olacaktı.
Tarihî olaylar için bugünden geriye baktığımızda, “keşke öyle değil de böyle olsaydı” demek, boş bir hayaldir. Çünkü “olaylar öyle olması gerektiği için öyle olmuştur” demekten başka çaremiz yok. Ama, bir kelebeğin bir yerde kanadını bir çırpışının başka bir yerde fırtınaya sebep olması gibi, sürecin bir yerinde küçük farklı bir etkenin devreye girmesiyle, bütün tarih bambaşka olabilirdi. Yani sadece o olayın öyle değil de böyle olması ama diğerlerinin aynı şekilde yaşanması mümkün ol(a)mazdı. Bütün tarih değişirdi.
Örneğin, Mustafa Kemal 10 yıl daha yaşasaydı, kendi genel Başkanlığındaki bir CHP’de, Celal Bayar ve 3 arkadaşı 4’lü takrir verip, CHP’den ayrılıp DP’yi kurarlar mıydı, kurabilirler miydi? Kursalardı başlarına bir iş gelir miydi? Yani Terakkiperver Fırka ve Serbest Fırka’nın akıbetine DP de uğrar mıydı? 4’lünün başlarına bireysel olarak bir şey gelir miydi? Kurmasalardı, yani takrir vermeyi düşünmeselerdi, hayali hep çok partili bir düzen olduğu söylenen Mustafa Kemal’in hayali ne zaman gerçekleşirdi? Başka partilerin kurulmasına ne zaman müsaade ederdi? DP’nin kurulmasına yine de müsaade edilseydi, 1946 seçimleri yine “açık oy-gizli tasnif” usulüyle mi yapılırdı?
Tarihî olarak bütün bu olaylar geçmişte yaşandığı gibi olsaydı da, Mustafa Kemal o 10 senenin üzerine bir 10 sene daha yaşasaydı, 1950 seçimlerinde, bu sefer yine “açık oy gizli tasnif” mi yapılır ya da “gizli oy açık tasnif”e mi geçilirdi? Şayet 1950 seçimleri yine aynı şekilde yapılıp, 27 yıllık CHP iktidarı, Mustafa Kemal’in sağlığında ve başkanlığındayken devrilseydi, olaylar nasıl gelişirdi? Cumhurbaşkanlığına Celal Bayar seçilebilir miydi? Yoksa Mustafa Kemal “ebedi şef” olarak, iktidardaki DP ile uyumlu çalışıp yine Çankaya’da oturup, “tarafsız bir Cumhurbaşkanı” olabilir miydi? DP hükümetinin, NATO’ya girebilmek için Kore’ye asker göndermesine ne der, NATO’ya üye olmamıza nasıl bakardı? Örneğin, ezanın Arapça okunması kararını veto eder miydi? DP, Mustafa Kemal’le iyi geçinmek için yine 5816 sayılı kanunu çıkarır mıydı? Buna Mustafa Kemal ne derdi?
Bir 10 sene daha yaşayıp, 10 yıllık DP iktidarını silah zoruyla indiren 27 Mayıs darbesi, Mustafa Kemal’in Cumhurbaşkanlığında yine yapılır mıydı? Aynı askerler, “nasıl bu gerici DP hükümetine müsaade ettin” diye Mustafa Kemal’i de tutuklar mıydı? Yassıada’ya sürgüne gönderirler miydi? Yoksa, sadece onu ayırıp, sadece hükümetin üyelerini mi yargılarlardı? İdamlar karşısında ne yapar, nasıl davranırdı?
Darbe yapıl(a)mayıp, DP iktidarının ömrünün seçim yoluyla sona ermesine izin verilir miydi? Böyle bir sürenin sonunda 1961 seçimlerine partinin başında mı girerdi? Yoksa aktif siyasetten vazgeçip CHP Genel Başkanlığını İnönü’ye mi bırakırdı? İnönü, 1961 seçimlerini kıl payı da olsa kazandığında, Mustafa Kemal’le parti içi güç yarışına girer miydi? Partisi iktidardayken, Kıbrıs’a müdahale edilmemesi konusunda hükümete yazılan Johnson Mektubu’na karşı nasıl bir tavır takınırdı?
1965 yılında partisi yine yenildiğinde, kurucu parti(si)nin artık halkın gözünden, belki bir daha tekrar giremeyecek şekilde düştüğünü gördüğünde nasıl davranırdı? Muhalif partilerle münakaşalara, polemiklere girip, doğal olarak kendisine bugün atfedilen, adeta “ilahî bir varlık olma” kimliğine halel getirir miydi?
Bütün bunlar olmayıp, 1968 yılına kadar (1938’in üzerine 30 yıl daha yaşasaydı demiştik) Türkiye, kendisinin Cumhurbaşkanlığı ve İnönü’nün Başbakanlığında “Tek Parti” iktidarıyla mı gelirdi? Böyle bir durumda Türkiye, dünyada daha mı muteber olur, yoksa klasik bir Ortadoğu ülkesi muamelesi mi görürdü?
İlave bir 5 yıl daha yaşasa ve 1971 muhtırasını görseydi ve CHP yine ara dönem hükümetine bakan verseydi, o zaman Bülent Ecevit’in, Mustafa Kemal’in başkanlığına karşı tavrı ne olurdu? Kendi sağlığında bir genel başkan değişimi yaşanır mıydı? Yani, iktidardan düşen CHP’den sonra Genel Başkanlıktan düşen bir Mustafa Kemal’i de görür müydük?
Şayet Mustafa Kemal, bir 30-35 yıl daha yaşasaydı, kendisinin bugün gördüğü hürmet ve ihtimam yine aynı dozajda olur muydu? Daha mı fazla (hem nitelik hem de nicelik olarak) hürmet görür yoksa diğer siyasiler gibi unutulur muydu?
Bütün bu soruların cevabı, yeni yeni onlarca soruyu doğuracaktır. Burada hepsini yazabilmek mümkün değil. O yüzden, sevenleri, “ahh ah, daha fazla yaşasaydı” derken, daha farklı bir tarih olabileceğini hiç düşünmüyorlar.
Tarih, öyle olması gerektiği için öyle yaşanmıştır. Mustafa Kemal de, saygınlığının zarara uğramaması için tam zamanında ölmüştür.