KCK-PKK 2023 yılı cumhurbaşkanlığı seçiminde CHP’nın adayı Kılıçdaroğlu’nu destekledi. Örgüt neredeyse her gün yaptıkları açıklamalar ile desteklerini yinelediler. CHP ve Kılıçdaroğlu ilk başlarda bunu sorun etmedi.
Bu açık destek gerekli idi. Çünkü CHP Kürt sorununun asıl sebebidir. Rakibi Erdoğan ise Kürtler ile ilgili devrim niteliğinde adımlar atmış bir aktör. Hem parti içi muhalefeti hem de kendilerine sempati ile bakanların ikna edilmesi için her gün açıklama yapmaları gerekmekte idi. Belki de Erdoğan’ın kesin kazanmayacağını düşünüyor olduklarından Kılıçdaroğlu’nun onların desteği ile seçildiğini sonraki günlerde hatırlatmaları için açık açık destek oldular.
Ancak Erdoğan ve Ak Parti açısında örgütün açıklamaları ve CHP-HDP ilişkisi göz ardı edilebilecek değil idi. Bu iki açıdan göz ardı edilmemeli idi. Birincisi CHP’nın gayri meşru bir örgüt tarafından desteklenmesi Türkiye siyaseti açısından üstünde durulmalıdır. İkincisi seçim meydanlarında Erdoğan bu ilişkiyi rakibini yenmek için kullanmalı idi.
Erdoğan başarılı oldu. Seçim meydanlarında ve demeçlerinde Kılıçdaroğlu ve kurmayları CHP ile terör örgütü arasında bir ilişki olup olmadığını tartışmak zorunda kaldı. Yani Erdoğan rakiplerinin seçim söylemini belirlemiş oldu. Ekonomik kriz, deprem ve saire gibi Erdoğan’ın aleyhine olan söylemleri Kılıçdaroğlu neredeyse ifade edemedi.
Nihayetinde KCK-PKK ve HDP’nın açık desteği Kılıçdaroğlu ve CHP’yi zor durumda bıraktı. Seçim sonuçları ise malum zaten.
Mart 2024 yerel seçimlerinde DEM’in stratejisi bir önceki yerel seçimlerde uyguladıkları gibi güçlü olduğu yerlerde kendi adayları ile seçime girme; İstanbul, Adana gibi yerlerde ise CHP’nın adaylarını destekleme yönündedir. Özellikle İstanbul Büyükşehir Belediye seçimi için İmamoğlu DEM’in adayıdır.
Bu stratejide cumhurbaşkanlığı seçiminde görünen bir deneyim var. O da Erdoğan’ın CHP-DEM ilişkisi üzerinden CHP ve terör örgütünün ilişkisini gündeme getirmek. Kılıçdaroğlu’na karşı bu strateji Erdoğan’ın lehine oldu. Bu deneyim İmamoğlu için iyi bir strateji olamaz idi. Bunun yerine DEM kendi adayını çıkararak rakibinin elinden DEM-CHP ilişkisine yönelik söylemlerin inandırıcılığını ellerinden almak olmalıydı.
Öyle de oldu! Cumhurbaşkanlığı seçiminde HDP’nin misyonu aday çıkarmayıp Kılıçdaroğlu’na oy istemek idi. Bu yerel seçimlerde ise HDP’nin devamı olan DEM için misyon İmamoğlu karşısına güçsüz bir aday çıkararak İmamoğlu için çalışmaktır.
İmamoğlu karşısında DEM’in aday çıkarması iki şeye yaramaktadır. Birincisi Ak Parti’nin CHP-DEM ilişkisine dair söylemlerinin inandırıcılığını kayıp etme olasılığı yüksektir. Buna dair söylemlere karşı bir savunma yapmak ise daha kolaydır. DEM’in aday çıkartması İstanbul’da kazanmak için değil; Erdoğan ve Ak Parti’nin cumhurbaşkanlığı seçimindeki CHP-PKK ilişkisine dair söylemlerini ellerinden almak için adaydır. Gerçekten de Erdoğan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olduğu gibi CHP ve KCK ilişkisi üzerinde duruyor. Ama Erdoğan’ın bu söylemleri cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi bir etki yaratmıyor. DEM’in aday çıkartmasının ikinci yararı ise İmamoğlu’na oy vermek isteyen ama DEM’in şiddetle olan ilişkisinden rahatsız olan insanların İmamoğlu-CHP tarafından ikna edilmesinin daha kolay bir hale gelmesidir. Diğer taraftan DEM güçlü bir aday çıkartmamalıdır. Çünkü DEM’in seçmenlerinin çoğunluğunun da oyu İmamoğlu’na gerekmektedir.
DEM bu misyonuna sadık kalmıştır.
Sadece DEM tabanından değil; DEM’e oy vermeyen birçok Kürt tarafından da sempatiyle bakılan Selahattin Demirtaş ve eşi Başak Demirtaş İstanbul Büyükşehir Belediyesi için adaylığını açıkladı. DEM için en güçlü adaylardan birisi Başak Demirtaş idi. Demirtaş yaptığı mitinglerde büyük bir heyecanla karşılandı. Sosyal medyada büyük bir destek oluştu. CHP’liler DEM ile Ak Parti arasında bir anlaşmanın olduğunu iddia ettiler.
Kendi misyonuna bağlı kalan DEM ise Başak Demirtaş’ın aday olmayacağını açıkladı. Başak Demirtaş ise yaptığı açıklamada partisi tarafından bilgilendirildiğini ve adaylıktan çekildiğini ifade etti. Onun yerine DEM içinde güçsüz bir aday çıkartıldı. Çünkü DEM’in misyonu İstanbul’da kazanmak değil; İmamoğlu’na kazandırmaktır.
CHP’lilerin DEM-AkParti anlaşması var söylemlerinin de Beştaş’ın adaylığından sonra kesilmiş olması ilginçtir!
DEM bir misyon partisidir. İstanbul seçimi için de misyonunu hakkı ile oynamaktadır. Bu misyonda Türkiye demokrasisi veya Kürtler falan yoktur. KCK-PKK çıkarları vardır. Bugün bu çıkarlar Erdoğan’ın Suriye politikasından dolayı Erdoğan’ı değil; CHP’yi desteklemeyi gerekli kılıyor. Eğer Kürtlerin hak ve özgürlükleri söz konusu olsaydı elbette CHP ve Erdoğan kıyası bile yapılmasına gerek yoktu. CHP karşısında kutu kola bile DEM’in desteğini alırdı.
Çünkü bir tarafta “Kürt Meselesi”nin asıl sebebi olan ve bunun ile yüzleşmemiş; en azından özür bile dilememiş olan bir CHP var. CHP kodları ve zihniyeti değişmiş değildir. Bu ülke insanlarına ve demokrasisine yaptıklarından bir şey kayıp etmiş de değildir. CHP olduğu gibi durmaktadır. Diğer taraftan üstelik CHP’ye rağmen Kürtlerle ilgili önemli adımlar atmış olan, resmi inkârı bitirmiş olan bir Erdoğan ve AkParti hükümeti var. Aklı başında ve Türkiye’de Kürtlerin hak ve özgürlükleri gibi siyasi iddiaları olan herkes için CHP karşısında kutu kola bile desteklenmeye değerdir. DEM’in tutumu ise şaşırtıcı değildir. Çünkü DEM açısından Kürtlerin hak ve özgürlükleri öncelikli gündem değildir. Bunun istismarı söz konusudur.