Dünyaya özgürlük ve demokrasi hamisi pozu veren ABD, dünyanın en saldırgan, en şiddet yanlısı, imkân bulursa ve gerek görürse askerî gücü sonuna kadar kullanmaktan çekinmeyen devletlerinden biri. ABD insan hakları, özgürlük ve demokrasiyi istediğinde bazı ülkelere karşı silah olarak kullanıyor ama işine geldiğinde rafa kaldırmakta bir beis görmüyor. En kötü insan hakları ihlâlcisi ülkelerle sarmaş dolaş olabiliyor, işbirliği yapabiliyor. Bu ülkelerden biri, elbette, Suudi Arabistan.
Bereket versin bu gerçeği ABD’de de görenler ve zaman zaman dile getirenler var. CATO Institute’de çalışan Malou Innocent tarafından kaleme alınan (ve yine aynı kuruluşun yayınladığı) Ties that Blind (Körleştiren Bağlar) adlı kitap ABD’nin Suudi Arabistan ile problematik, ikiyüzlü, çirkin ve kirli ilişkilerini tahlil ediyor.
- Trump iktidara geldikten sonra ABD’nin hem İsrail hem Suudi Arabistan ile ilişkilerini sıkılaştırmaya başladı. İsrail için yaptığı şeyler dünya kamuoyuna daha fazla yansıyor ama SA ile ilişkilerinde de vahim durumlar var. ABD Senatosu bu alanda bir adım attı ve ABD ile Suudi Arabistan İlişkilerine müdahale etmeye başladı.
Aslında ABD Parlamentosu (Senato) Trump ile pek uyuşmuyor. Senato 1973 War Power Act’e dayanarak Suudi Arabistan’a Yemen’deki savaşta verilen desteği ve yapılan yardımı sonlandıracak bir karar aldı. Daha önce gündeme gelen bu doğrultuda bir karar alma talebini reddetmişti. Ancak, Washington Post yazarı Cemal Kaşıkçı’nın Suudiler tarafından İstanbul Konsolosluğu’nda vahşi şekilde öldürülmesi ABD-Suudi Arabistan ilişkilerini bulandırdı. Senato harekete geçti. Dışişleri Bakanı M. Pompeo ve eski Savunma Bakanı James Mattis’in bu kararı önlemeye yönelik yoğun lobi faaliyetleri kararın alınmasına engel olamadı. Durumu gören Trump yönetimi daha karar alınmadan Yemen’i bombalayan SA uçaklarına havada yakıt desteği sağlamayı bitirdi.
Bu son adıma kadar SA’nın baskıcı teokrasisi ABD’de aşağı yukarı eleştiriden muaf gibiydi. Ancak, ABD-SA ilişkinin gizlenmesi zor birçok çirkin yönü var. SA ile ilişkileri ABD için ahlâken tatsız yükümlülükler altına girme sıkıntısı yaratıyor.
Suudi Arabistan’a -muhtemelen İsrail hatırına da- sağladığı destek ABD’nin insan haklarına ve demokratik ilkelere bağlılık beyanlarının inandırıcılığını azaltıyor. Çünkü SA’de demokrasi yok ve bu tuhaf ülkenin (daha doğru adlandırmayla kabileler federasyonunun) insan hakları sicili dünyanın en kötüleri arasında. Gazeteci Kaşıkçı’nın öldürülmesi emrini vermiş olması çok muhtemel Prens Selman’ın bazı ABD yetkililerince “büyük reformlar” olarak sunulan açılımları da çok komik. Bu ülkenin uygar dünyanın bir üyesi olmaya doğru yürüdüğüne inanmak çok zor. ABD’nin destek vermesi değil vermemesi bu ülkeyi gerçekten barışçıl olma ve vatandaşlarının temel haklarıyla siyasî haklarını tanımaya zorlayabilirdi.
Anlayabildiğim kadarıyla bu gerçek ABD’de artık görülmeye başlamış. Bu hem bölge hem de insanlık için iyi bir gelişme.