Aslında onlar da biliyor kalabalık ordunun güçlü ordu anlamına gelmediğini. Asker sayısının fazla olmasının bir orduyu başarılı kılmaya yetmediğini.
Özellikle bilim ve teknoloji çağında bunun yük bile olduğunu. Nice orduların daha düşmanı göremeden yok edildiğini. İlave yüz bin askere yapılacak masrafın kaliteyi geliştirmeye aktarılmasının o ordu için çok daha iyi olacağını.
Herkesin anlayabileceği kadar yalın bir gerçek bu.
Çocuk bile bu devirde “biz daha kalabalık gidip onları dövelim” demenin saçmalığını görebilir ve üç aylık “eğitim”le o çocukları savaştırmanın sonucunu kestirebilir.
Öyleyse obez orduda ısrar neden?
Eğer asıl amaç ülke savunması değilse, profesyonel ordu daha başarılı ise, zorunlu askerliğin sebebi ne olabilir?
***
“Zorunlu askerlik, askeri amaçlardan dolayı gerekli değildir, bu ülkenin korunması için gerekli değildir” diyor Ayn Rand, “fakat devletçiler zorunlu askerliğin kendilerine sağladığı gücü bırakmamanın mücadelesini veriyorlar”.
Yani zorunlu askerlik, tam kişiliğinin şekilleneceği ve hayatını kuracağı dönemde bireyi belirsizliğe mahkum etmek, onun kişiliğini ezmek ve devletçi tahakkümü sürekli kılmak için kullanılıyor demek istiyor (Bkz: “Zorunlu Askerlik Köleleştirmedir”, Star Açık Görüş, 27 Temmuz 2009, uzantısı: http://www.stargazete.com/acikgorus/-zorunlu-askerlik-kolelestirmedir–203776.htm).
Galiba bizde toplumun otorite karşısında böylesine ezik olması, hakkını arayamaması, sesini çıkaramaması ve ancak sandığa gittiğinde demokratlığını gösterebilmesi böyle açıklanabilir.
“Askerlik erkekliği öldürür” diyordu Doç. Dr. Suavi Aydın, “erkeklik ideolojisinin temeli olan başkaldırı ve ‘delikanlılık’ askerlikte kesinlikle yapılamaz. Bir üst gelip size hakaret edebilir ve itiraz edemezsiniz”.
Düşünüyorum da 28 Şubat militarizmine direnişin kahramanlarının neredeyse tamamen kadınlar olması, günlerden aklımda kalan en cesur çıkışların ve zorbalığa karşı en cesur direnişin siyasette ve basında en fazla onlardan gelmiş olması galiba tesadüf değildi.
Anlaşılan önce tevhidi tedrisatın zorunlu eğitiminden, sonra da zorunlu askerliğin tornasından geçirilen birey, devletin vatandaşı değil hizmetçisi haline daha kolay getirildiği için birileri bu sistemin değişmesini istemiyor.
Ama açıkça böyle söyleyemedikleri için de saçma sapan gerekçelerle obez ordunun güçlü ordu olduğunu kanıtlamaya çalışıyorlar bize.
Türkiye’de zorunlu askerlik, ordunun olağandışı rolünü devam ettirmesine ve egemenlik ilişkilerinin yeniden üretilmesine hizmet ediyor. Orduyu yöneten bürokratlar, bireylerin hayatı üzerindeki bu devasa yetkiyi, elinde tuttuğu iktidarı demokrasi adına terk etmek istemiyor.
Güçlü Türkiye Partisi lideri Tuna Bekleviç, zorunlu askerlikte asıl meselenin “askerlerin toplumun geri kalanına karşı sahip oldukları statü üstünlüğü”nü korumak olduğunu, gerçek eşitlikçiliğin “gençlerin asker karşısında eşit koşullarla teslim olması ile değil sivilleşmeyle” olacağı tespitini yapıyor.
***
Toplumda ciddi bir sıkıntı var.
Yıllardır bedelli bekleyen gençler posta kutularımızı dolduruyor, ana babaları derdini anlatmak için çırpınıyor, muhatap arıyor ve bekliyor. Oy verdiği hükümetten derde derman bekliyor.
Demokraside hiçbir iktidar, aşağıdan gelen bu sesleri duymazdan gelemez.
En üstün buyurma gücünün, yani egemenliğin sahibi toplum ise, hükümet toplumun ona tevdi ettiği yetkiyi orduyla veya başka kurumlarla paylaşmamalı.
Erdoğan bu feryadı duymalı ve o çocukların sorununu çözmeli.
Sivil bir hükümet için reşit olmak, toplumun ona tevdi ettiği yetkiyi kullanabilme iradesini gösterebilmektir.
***
Yapılması gereken bellidir. Eğer soğuk savaş yıllarında takılıp kalmış bir eski üçüncü dünya demokrasisi değil de modern dünyanın bir parçası olacaksak, bu kalıbı kırmak zorundayız.
Askerliği uzatmak veya kısaltmak çözüm değildir; çözüm onun statüsünü değiştirmektir.
Zorunlu askerlik kaldırılırken, bu arada hak mağduriyetini azaltmak için bedelli askerlik tekrar getirilmeli, vicdani ret ise derhal, acilen ve en kısa zamanda hak olarak tanınmalıdır. Bunu şimdiye kadar tanımamış olmak zaten yeterince akıl dışı, zalimce ve dehşet vericidir.
Şişkinleştikçe daha fazlasını isteyen, bütün dünya asker sayısını azaltırken o artırmak isteyen, harcamalarını doğru dürüst denetleyemediğiniz obez bir orduyla çağı mağı yakalayamazsınız.
Askerliğin statüsünü belirlemek siyasi bir karardır.
Askerden görüş alabilirsiniz, ama kararı verecek olan sizsiniz. Eğer bu siyasi karara askeri ortak ederseniz, sadece obez değil, aynı zamanda başka siyasi kararlara da burnunu sokan disiplinsiz bir orduyla da karşı karşıya kalırsınız.
“Aynı saatte resepsiyon skandalı”nı düşünürken bunu da aklınıza getirin.
Star, 02.11.2010