Sosyalist suçlar görmezden gelinebilir mi?

Geçen hafta bir vefat üzerinden arkaik sosyalizm propagandası yapılmasını eleştirdiğim yazının ilginç yankıları oldu.
 

Okuyucuların çoğu beni haklı bulup desteklerken, birkaç kişi yazıyı çeşitli gerekçelerle eleştirdi. Gerekçeler arasında en çok dikkat çekenler, sosyalizmin benim eleştirdiğim şey olmadığı; sosyalist idealin değil kurulu sosyalizmin (reel sosyalizm) çöktüğü; ve şimdi sosyalizmi eleştirmenin bir fayda sağlamadığı, gündemde daha acil ve daha önemli sorunların bulunduğuydu. Bu tepkiler beni bu konuyu zaman zaman ele almanın son derece mühim olduğu kanaatine itti.

İnsanlık tarihi kesintisiz akışı içinde bazen küçük bazen büyük çaplı birçok tecrübeye şahit ve sahne olmakta. Her tecrübeden alınacak müspet ve menfi dersler var. Sosyalizm 20. yüzyılın en geniş çaplı beşerî tecrübesi. 19. yüzyıl bir liberalizm çağıydı, 20. yüzyıl ise bir sosyalizm çağı, sosyalizmin entelektüel hegemonyasının yaşandığı ve makro modellerinin kurulduğu bir tarih dilimi oldu. Bu, ihmal edilemeyecek bir olgu. 20. yüzyılın faşist rejimlerini ideolojik temelleri ve pratikleriyle ele alıp irdelemeye devam ediyorsak, etmeliysek, aynı şeyi sosyalizm için de yapmalıyız. Faşizmi suçlarıyla nasıl yargılıyorsak, sosyalizmi de yargılamalıyız. Aksi takdirde çifte standart uygulamış, ideolojik önyargılarla aklımızı, vicdanımızı ve adalet duygumuzu tatile göndermiş oluruz. Gelecekte sosyalizm adına ve hesabına insanlığa yaşatılabilecek felaketlere karşı hazırlıksız ve korumasız kalırız.

Sosyalist “müminlerin” başları her sıkıştığında başvurduğu “reel sosyalizm-ideal sosyalizm” ayrımı sosyalizmin faili olduğu felaketleri gizlemeye veya aklamaya yetmez. Bu kabul edilebilir, makul ve meşru bir yöntem ise o zaman faşistlerin de faşizmi reel-ideal ayrımına tabi tutup aklaması ve yüceltmesi mümkün olabilir. Ama nedense bu yöntem sadece sosyalizme tahsis edilmekte. İdeal sosyalizm adına reel sosyalizmin korku hikâyelerini aratmayan tarihinin üzerine şal örtmeye çalışanlar demagojiyi bırakıp, reel sosyalizmde neye, niçin, ne adına karşı çıktığını açıklamalı. Gerçekten, neydi “reel” sosyalizmde yanlış olan? Özel mülkiyetin ve piyasanın ortadan kaldırılması mıydı? İfade, basın, örgütlenme özgürlüğünün yok edilmesi miydi? Evrensel hukukun çiğnenmesi ve ülkelerin iktidar sahiplerinin keyfi buyruklarıyla yönetilen bir “çiftliğe” dönüştürülmesi miydi? Veya daha başka bir şey miydi? İnsanlık ve adâlet adına reel sosyalizmde eleştirilen şeylerin ve reel sosyalizm tecrübelerinden alınan dersler ve ilhamlarla müstakbel sosyalizmde nelerin olmayacağının açıklanması gerekir. Bu yapılmadıkça reel-ideal sosyalizm ayrımına dayandırılan hiçbir açıklama ahlâklı olma niteliği kazanamaz.

Sosyalizm, 20. yüzyıldaki tarihi itibarıyla, kriminal bir ideoloji. SSCB ve Çin başta olmak üzere her sosyalist ülkede milyonlarca insan sosyalist düzen yaratma uğruna katledildi. Kamboçya, Vietnam gibi yerlerde akıl almaz vahşetler sergilendi. Doğu Almanya başta olmak üzere birçok ülkede halk şizofrenleştirildi. Aileler bölündü. Çocuklar muhbir olarak anne babalarına karşı kullanıldı. On milyonlarca kişi gizli polis takibine ve terörüne malzeme yapıldı. Diğer insanlık dışı 20. yüzyıl totaliterizmleri olan İtalyan faşizmi ve Alman nasyonal sosyalizmi, Yahudi soykırımı hariç tutulursa, kendi halkına zulüm yapmada Sovyet ve Çin sosyalizmiyle yarışamazdı. Ayrıca faşistlere ve Nazilere ilham veren, öncülük yapan, Sovyet devrimi ve modeliydi. Mussolini eski bir sosyalistti. İdeal topluma ulaşma yöntemlerinde Lenin’i ve Sovyet Rusya’daki pratiği ilham kaynağı olarak aldı. Siyasî muhaliflerini şiddet yoluyla tasfiye etmenin en yetkin örneği önce Lenin, sonra Stalin’de görüldü. Mussolini ve Hitler onları taklit etti. II. Dünya Savaşı’yla İtalya ve Almanya’da totaliterizm çökünce faşistler ve özellikle Naziler yargılandı. İki anlamda; hem insanların vicdanında hem de hâkimler huzurunda. Yani Nazi suçlarının hesabı iyi kötü soruldu. Peki ya sosyalist suçlar için ne yapıldı? İnsanlığa karşı ağır suçlar işleyen sosyalistler hesap verdi mi? Ne gezer? Sosyalistler herkesin sosyalist suçların üzerine sünger çekmesini sağladı. Habermas gibi anlı şanlı isimler bile komünist suçların Nazi suçlarıyla bir tutulamayacağında ısrar etti. Avrupa Parlamentosu’nda sosyalist suçları soruşturma yolunda yapılan teşebbüsler büyük yaygara kopartılarak bastırıldı. Nazi zulmüyle ilgili binlerce film yapılırken sosyalist zulümle ilgili filmlerin sayısı bir düzineyi geçemedi.

Sosyalist zulmün boyutlarını merak edenler, bu zulmün üstünün örtülmesinden vicdanı kanayanlar, meselâ Robert Conquest’in sosyalist diktatörlükler yaşarken yazılan eserlerinde detay bulabilir. Daha yeni bir çalışma olarak da şu mühim esere başvurabilir: Komünizmin Kara Kitabı. Bu kitap, Stephane Courtois’in editörlüğünde birçok yazarın katkısıyla Fransa’da yazıldı. Courtois’in belirttiğine göre, “komünizmin lanetli yüzünü anti-komünistlerin teşhir etmesinden önce” sosyalistler tarafından bu işin yapılmış olması için hazırlandı. Sonra ABD’de basıldı. Nasıl olduysa (kaza galiba) umulmadık bir hızla (ben çevirttirip bastırmaya çalışırken) Doğan Kitap tarafından yayımlandı. (2000) Raflarda kısa süre göründü, sonra ortadan kalktı. Bu kitap komünizmin (ortodoks sosyalizmin) kurbanlarının sayısının yüz milyonu bulduğunu ifşa ediyor. “Büyük” sosyalistlerden Stalin’in söylediği gibi, “bir kişi ölürse dram, binlerce kişi ölürse istatistik”. Siz dramın boyutlarını anlayabilmek için, kendinizin haksız yere ve alçakça yüz milyon kere öldürüldüğünü (eğer yapabilirseniz) tasavvur edin. Sonsuz sayıda dramların yaşandığı bir düzine ülkeyle ilgili belgesel yazıları okuyun. Kitabı bitirdikten sonra bakalım ne düşünecek, ne hissedeceksiniz?
 İnsanlığa karşı işlenen suçlar, katliamlar, soykırımlar ve cinayetler asla ama asla unutulmamalı. Kurbanlar da failler de zihinlerde kalmalı. 20. yüzyılın faşist, nasyonal sosyalist katilleri gibi sosyalist katilleri de yargılanmalı. Mahkemelerde yargılanamıyorsa, hiç olmazsa vicdanlarda yargılanmalı ve mahkûm edilmeli. Hiç kimse bundan kaçınamaz, zira, bana göre, katillere ve zulüm sistemlerine bakışta çifte standart uygulamamak dürüst, ahlâklı ve vicdanlı bir insan olabilmenin ön şartı.
 

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et