24 Haziran’da cumhurbaşkanlığı için yarışacak isimler kesinleşti. Adaylar Erdoğan, İnce, Akşener, Karamollaoğlu, Demirtaş ve Perinçek. Demirtaş’ın hukukî bir engelle karşılaşmadan aday olabilmesi ve Perinçek’in son gün olan 9 Mayıs’ta 100 bin imzaya ulaşması iyi oldu. Böylece seçim neredeyse tüm renklerin karşılık bulduğu bir tabloya dönüştü.
Altı adayın yarıştığı bir seçim demokrasinin yarışçı seçim şartını karşılıyor. Bu demokrasimiz açısından memnuniyet verici. Önümüzdeki günlerde adaylar daha şimdiden başladıkları kampanyalarını yoğunlaştıracak ve siyaset iyice ısınacak. Umarım Türkiye demokratik siyasetin çirkin değil güzel yüzünü daha çok görme imkânı ve fırsatı bulur.
Tüm adaylar arasında HDP adayı Selahattin Demirtaş’ın özel bir durumu var. Kampanyasını bizzat yürütme imkânına sahip olamama ihtimali bulunan tek yarışmacı. Bunun sebebini hepimiz biliyoruz. Demirtaş tutuklu olarak yargılanıyor.
Bu satırların yazarı için özelde Demirtaş’ın genelde HDP’nin son birkaç yıl içindeki siyasî çizgisi tam bir hayal kırıklığına sebep oldu. Kürt meselesinin çözümünde siyasetin öne çıkması ve şiddetin geride bırakılması yolunda HDP’ye çok umut bağlanmıştı. Bu umutla HDP ile sosyolojik ve fikrî bağı olmayan çok sayıda seçmen 2015’teki 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde HDP’ye oy verdi. HDP’den beklenen PKK şiddetini dışlayan bir siyaset geliştirmesi ve hem Kürt halkı hem de tüm Türkiye toplumu için on yıllardır yaşanan ağır problemden çıkış yolunu açmasıydı.
Bunun için HDP’nin PKK şiddetine karşı açık bir tavır alması gerekmekteydi. Silahlı adamlara dönüp “Kürt halkının temsilcisi biziz ve her sorunu siyasetle yoluyla çözme yolunda ilerleyeceğiz. Önümüzden çekilin” demeliydi. Ne yazık ki bu yapılmadı. Hatta tam tersi oldu. HDP hem temsilcilerinin sözleriyle ve icraatlarıyla hem de elinde bulundurduğu bazı belediyeler marifetiyle adeta PKK’nın emrinde yürürdü. HDP hiçbir zaman PKK şiddetine, terörüne açıkça karşı çıkmadı. Terörü kınamadı ve dışlamadı.
Bunun böyle olmasında PKK’nın silahlı baskı yapmasının bir payı olmaması imkânsızdı. Silahların konuştuğu yerde ağızlar susar. Ama buna rağmen HDP PKK’ya bir ölçüde olsun itiraz edebilir ve çok cana mal olan terör eylemlerini kınayabilirdi. Bunu da yapmadı. Hendek siyaseti olayında ise doğrudan doğruya PKK’nın planlarını uyguladı. Mahallî yönetimi zaten elinde olan birçok il ve ilçede bir silahlı çetenin silah tehdidiyle Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenliğinin reddi anlamına gelen ‘özerklik’ ilânına destek verdi. Sonuç tam bir felaketti.
Bu yüzden HDP’nin demokratik meşruiyeti de özellikle Kürt halkı nezdindeki itibarı da çok yara aldı. Bugün hiç kimse HDP’nin PKK şiddetiyle arasına net bir şekilde mesafe koyduğunu iddia edebilecek durumda değil. Bazı durumlarda -6-8 Ekim olaylarında olduğu gibi- HDP’nin Demirtaş’ın ve başkalarının ağzından şiddete karşı çıkmak bir yana davetiye çıkardığı da bilinmekte.
Bütün bunlara rağmen cumhurbaşkanı seçimi sürecinde Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılması ve alanda siyaset çalışmaları yapmasına imkân tanınması yerinde olur kanaatindeyim. Bunun için biri hukukî diğeri siyasî iki gerekçe gösterebilirim.
Hukukî gerekçe Demirtaş’ın yargılanmasının henüz bitmiş olmaması. Hakkında verilmiş bir hüküm yok. Tutuksuz yargılanması makul olur. En azından geçici bir süre için tutukluluğun kaldırılmasında bir zarar ve mahzur görmüyorum. Siyasî gerekçe ise demokrasimizin kalitesiyle ilgili. Demirtaş madem aday diğer adaylar gibi serbestçe dolaşabilmeli. İstediği yerlere gidip istediği toplantıları, mitingleri, konuşmaları yapabilmeli. Bu olmaza eşit olmayan şartlar altında yarıştığı söylemini devamlı kullanır ve seçimin meşruiyetini sorgular. Tutuklu iken aday olması ve kampanya yürütememesi onu mağdur pozisyonunda gösterir ve bu oylarını bir miktar olsun artırabilir. Demirtaş’ın kampanya için serbest bırakılması demokrasimizin özgüvenini artırır. Türkiye demokrasisi böyle bir adımla bir öz güven gösterisi yapmış olur. Bu hem Kürt halkına demokratik siyaset yolunun hâlâ açık ve kullanılabilir olduğu mesajını verir hem de tüm dünyaya demokrasimizin kalitesi hakkında müspet bir fikir verir.
Bu sebeplerle Demirtaş’ın tutukluluğu kaldırılmalı, en azından seçim kampanyası boyunca askıya alınmalı.