15 Temmuz 2016’nın üzerinden bir yıl geçti. O gece toplumsal kesimlerde, darbeye karşı oluşan “tepki, direniş onay, bekle gör, vs” pozisyonlar bu gün hâlâ geçerliliğini koruyor. Siyasî yapılardaki pozisyonlarda da bir yıl süre zarfında önemli bir değişiklik olmadı. Darbeye kimlerin karşı koyduğunu hepimiz biliyoruz, bir yıl sonra toplumsal kesimlerde bir değişiklik var mı? Sorusuna yanıt bulabilmek ve o gecenin isimsiz kahramanlarının anısına Ankara’daki TBMM önünde yapılacak anma programına katıldım. Bu vesile ile anma programlarına katılanlar üzerinde gözlem yapma fırsatım oldu.
LDT çeveresindeki arkadaşlarla TBMM önündeki etkinliğe katılmak üzere sözleştik. Ankara’daki anma programı bir önceki olaylarla aynı saatlere göre planlanmıştı. Dolayısıyla Ankara’da anma programı 02:00’de başlayacak ve sabaha değin sürecekti. Ben de metro ile Kızılay-Ulus civarına ulaşmak için 21:30’da Yenimahalle Batıkent botanik metro istasyonuna yaya olarak hareket ettim. Yaklaşık 10 dakika yürüdüm, etraf sakindi. Metro durağında nerdeyse hiç kimse yoktu. Bir süre sonra metro geldi, metronun içiyse hınca hınç insan doluydu. Zira metro Sincan’dan geliyordu. Darbeye karşı duran muhafazakâr, alt orta sınıf ayaktaydı. Tıpkı İstanbul’da olduğu gibi gençler çoğunluktaydı. Aileler çocuklarını da alıp Kızılay’a doğru gidiyorlardı. Birçoğunda bayrak, başlarında “Türkiye” yazılı bantlar bulunmaktaydı. Orta üst sınıfların yaşadığı Batıkent istikametindeki 3-4 durak boyunca bu devasa kalabalığa neredeyse hiç katılım olmadı. Gecekondu bölgelerinde, eski Yenimahalle muhitlerindeki duraklarda ise muazzam kalabalıkların bir kısmı benim bulunduğum metroya binebildi. Bu çoşkulu kalabalık Ulus durağında metrodan indiler, çünkü Ulus’dan TBMM’ye bir yürüyüş planlanmıştı. Ben Kızılay’da metrodan indim. Arkadaşlarımla buluşmak için Güvenpark’a doğru yürüdüm. İnanılmaz bir kalabalık vardı. İnsanlar ellerinde bayraklar, zaman zaman yükselen tekbir, protesto (FETÖ) sesleri eşliğinde ilerledim. Sincandan benimle birlikte gelen insan seline diğer ilçelerden (Keçiören, Altındağ, Mamak vb.) gelenler eklenmişti. Etrafta gördüğüm insanların ait olduğu kesim benimle birlikte Sincan’dan gelenlerle aynıydı. Ayrıca bir yıl önce darbeye direnen yine bu kutlu insanlardı. 14 Mayıs 1950 Seçimlerine ilişkin bir olayı hatırladım.
14 Mayıs 1950 gününe kadar Ankara’da alt sınıf insanların Kızılay’a girmesine müsaade edilmiyormuş. Seçimlerde CHP’nin devrilmesi ve Demokrat Parti’nin iktidarı kazanmasıyla akın akın insanlar Kızılay’a gelmişler. Ben kalabalıklar arasında yürürken bunları düşündüm. LDT’deki arkadaşlamızla buluştuk, kısa bir değerlendirmeden sonra TBMM önüne gitmeye karar verdik. Kızılay meydanında küçük bir program bu sıralarda icra ediliyordu, saat 00: 00 civarında Ulus Birinci Meclis önünden TBMM’ye doğru bir yürüyüş başlayacaktı. TBMM yakınındaki bir simit kafede diğer arkadaşlarla buluştuk. Bir süre dinlendiken sonra TBMM’ye doğru hareket ettik. TBMM’nin ana girişinin önündeki tüm alanlar, park, yollar insan selinin altında kaybolmuştu. Bir süre sonra TBMM’nin önündeydik, sık sık 15 Temmuz şehitlerinin ismi anons ediliyordu, içlerinden sadece 5-6 kahramanın ismini hatırladığımı fark ettim. İçim burkuldu, belki de onları “adsız kahramanlar olarak” yadetmek daha doğru olacak. Etraftaki insanlar yine aynı insanlardı, yani darbeye karşı koyan muhafazakâr sıradan insanlar.
Ben bir süre sonra (daha anma programı tam başlamamıştı) TBMM önünden ayrıldım. Dönüşte manzara yine aynıydı. İnsan seli akmaya devam ediyordu, Ulus’tan Kızılay’a yürüyen kortej de artık TBMM önündeydi. Kızılay metro istasyonuna kadar yürüdüm. Durağa geçtim, anma töreni henüz bitmediğinden nispeten tenhalık söz konusuydu. Benim gibi dönüş yoluna geçenlerle metroyu doldurduk. Birkaç durak sonra AKM durağında metro yolcularının büyük kısmı indiler. Çünkü bu durak Keçiören metrosu için aktarma durağıydı. Bu durumda 15 Temmuz’u anma etkinliklerinde başta da ifade etmeye çalıştığım gibi, zaferi yapan kesimler bulunmaktaydı. Keçiören o gece 27 şehit 236 gazi ile demokrasi ve özgürlüğümüzü korumak adına büyük bedel ödemişti.
15 Temmuz 2016 gecesi kim nerede duruyorsa (politik olarak) 15 Temmuz 2017 günü yani bir yıl sonra aynı yerde duruyor. Darbeyi sıradan, dindar isimsiz kahramanlar engelledi. Bu dindar, sıradan isimsiz kahramanlar bir yıl sonra biraz hüzünlü, biraz buruk ama tam anlamıyla gururla şehit ve gazilarini andı. Ben sene-i devriyesinde 15 Temmuz gurur gününün yine bu kesimlerce anılacağını bekliyordum, yanılmadım. Çankaya’nın beyaz Türkleri, Oran sakinleri, Çayyolu seçkinleri orada değillerdi, anma gününde şehrin çiftçileri, gecekondu sakinleri, işçileri ayaktaydı. Darbeye “herkes karşıydı, herkes mücadele etti” demek isterdim ama öyle değildi. “Bir yıl sonra da anmalarda tüm toplum kesimleri vardı, omuz omuza hazır bulundular” demek isterdim ama öyle değildi. 365 gün önce darbe girişiminin daha ilk işaretleri görüldüğünde kim nerede duruyorsa bir yıl sonra yine aynı yerde duruyorlar. Bizim gerçeğimiz bu. Neyse ki darbeye karşı olanlar çoğunlukta, demokrasimizin ve özgürlüğümüzün teminatı işte onlar.