İktidar ve muhalefet kendi aralarındaki kavgaya üniversiteyi ve öğrencileri alet ediyor. Bu hiç doğru değil; sonuçta olan öğrencilere olacak.
Filler tepinirken onlar ezilecek. Mesele ne öğrenciler aslında ne de üniversiteler. Başbakan meseleyi uzatarak tabanını yeniden toparlamaya çalışıyor, muhalefet de tükenmişliğini gizlemeye.
Önce muhalefetten başlayalım. Onlar Türkiye siyasetinin etkisiz elemanları. Sadece adları var. İktidar için siyaset stratejisinden, alternatif fikirlerden, etkili sosyal ağlardan yoksunlar. ‘Varlık’larını dışa vurmakla rahatlatıyorlar kendilerini ODTÜ’deki olaylara bu ‘fırsat penceresi’nden bakıyorlar. Gençlerin dinamizmini, cesaretini ve ‘direnişleri’ni arkalarına alarak birlikte ‘poz vermek’ istiyorlar.
Ancak bilmeleri gereken şu; demokrat, kapsayıcı ve yaratıcı bir muhalefet dili ve platformu geliştirmek yerine radikal öğrencilerin arkasında saf tutmak sadece muhalefeti ‘marjinalleştirmiş’ olur. Ayrıca, Başbakan’ın amacının tam da bu olduğunu söyleyelim.
Başbakan konuşarak, konuşmalarında ağır sözler söyleyerek konuyu gündemde tutuyor. Muhalefetin ‘radikal sol öğrenciler’ olduğu bir tabloda bütün ‘sağ’ taban AK Parti’ye yönelir. Başbakan bunu gayet iyi biliyor.
Türk sağında bir ‘üniversite ve gençlik fobisi’ olduğunu unutmayın. Üniversitelerde öğrenci gösterileri olarak başlayan olayların sonunda askeri bir darbeye doğru evrileceğine ilişkin bir korku var. ODTÜ’deki olay bu korkuyu yeniden canlandırıcı bir işlev görüyor.
Dahası ‘ODTÜ gündemi’ni son günlerde Başbakan’ın ‘derin devlet hâlâ tasfiye edilemedi’ ve ‘beni de dinliyorlar’ açıklamasıyla birlikte düşünmek gerek. Görünen o ki Başbakan ODTÜ olayları üzerinden ‘sağ’ın üniversite-gençlik-darbe korkularını depreştiriyor, safları sıkılaştırıyor. Muhalefet ‘gençlik ve radikalizm’e indirgenerek marjinalleştirilirken, iktidar arkasındaki geniş sağ destek pekiştiriliyor. Ancak bu siyasal hesapların sonunda Türkiye biraz daha geriliyor.
Olaylara gelince… Öğrencilere karşı ölçüsüz ve orantısız güç kullanıldığından kuşku yok. Sert ve güvenlikçi açıklamalarıyla bilinen İçişleri Bakanı bile, bir öğrencinin ağır yaralanmasıyla sonuçlanan olayın ardından yaptığı açıklamada polisi ‘gereğinden fazla güç kullanma’ konusunda uyardı.
Gösteriye katılan öğrencilerin öğrenmesi gereken en önemli husus, ‘meşru’ protestonun sınırının şiddet olduğu. Kendilerinin protesto özgürlüğü kadar başkalarının da toplantı yapma ve konuşma özgürlüğüne sahip olduklarını unutmamalılar. Başbakan’ın bütün ODTÜ öğrencilerini ve öğretim üyelerini suçlayıcı tondaki konuşmaları ise hiç şık değil.
Herkesin bilmesi gereken bir gerçek de şu; ne öğrenciler ne üniversite tek sesli, tek fikirli bir bütün. Kimse üniversite veya öğrenciler adına konuşamaz. Herkes kendini temsil eder sadece.
Hem ODTÜ hem de ODTÜ’ye karşı diğer üniversiteler bildiri yayınladı olaylar hakkında. Beyler, artık herkes bildirisinin altına sadece kendi imzasını atsın, kimse bütün üniversiteyi bağlayıcı beyanlarda bulunmasın. Öğretim üyelerinin ağzı laf yapar, elleri kalem tutar. Onlar adına konuşmayı bırakın artık. 28 Şubat’ta da çok gördük bunlardan; bir yerlerden gelen işaretle üniversite bildirileri yayınlanırdı. Şimdi de ODTÜ’yü ve gösteri yapan öğrencileri kınayan bildiriler yayınlandı diğer üniversitelerden. Bunlar bana doğrudan 28 Şubat’ta, bu defa içeriğinde ‘cumhuriyetin kazanımları, aydınlanma, gericilik’ vs. geçen bildirileri hatırlattı.
Maalesef siyasetin kavga ve çekişmeleri kampüsten içeriye sokuldu. Aman gençler dikkat! Ne arkanızda duranların ne de karşınıza dikilenlerin üzerinizden siyaset yapmalarına izin vermeyin..
Zaman, 28.12.2012