Türkiye’de bir muhalefet sorunu olduğu genel kabul gören bir tespite dönüşmüş durumda… Bu genel kabul gören tespit, muhalefet tarafından inkâr ediyor. Muhalefet içinde, meşru ve makul bir tartışma ve yeniden yapılanma göremiyoruz. Bu yüzden de muhalefet zeminindeki iç tartışmalar giderek “irrasyonel” bir zemine savruluyor. Dışarıdan bir eleştiri olarak dile getirilen “irrasyonellik”, muhalefetin bir kesimi tarafından tercih edilen bir “akla”, seçeneğe dönüşüyor. İroni yapmıyorum, bir kısım muhalefet ciddi ciddi “irrasyonellik” ve “cinnet hali” üzerinden bir muhalefet inşa etmeye çalışıyor.
İrrasyonel ve cinnet siyasetini, biraz açmaya ve anlamaya çalışmalıyız. Çünkü önümüzdeki günlerde bu argümanları ve pratikleri görebiliriz. Darbeden devrime, sokaktan şiddete her türlü araç ve yöntemi mubah gören bir anlayışla muhalefet yapan muhalefetin kurmayları, son olarak “cinnet siyaseti” seçeneğinde karar kılmış durumdalar.
Türkiye irrasyonelse muhalefet de…
Cinnet siyaseti öneren bu cinnet halini anlatabilmek için, onların mantığıyla aşağıdaki kısa dünya ve Türkiye analizine bakmak elzem: 19. yüzyılın iyimserliği 20. yüzyıldaki İki Dünya Savaşı ve faşizm tecrübesiyle yerini kötümserliğe bırakmıştı. Buna göre insanların ve toplumun rasyonel tarafının yanında, irrasyonel bir tarafı da vardır. İrrasyonel taraf kötülüğü de temsil etmektedir. Eğer toplum, seçimlerinde rasyonelliği terk etmiş ve ”bizim rasyomuza uygun” bir seçim yapmamışsa ve yapmayacağı da anlaşılmışsa, muhalefetin de rasyonel olması için bir sebep kalmamıştır. O halde muhalefet de, toplumun bu irrasyonel damarına hitap etmeli ve onu harekete geçirmelidir.
Bu anlayışa göre Durkheim, Marks, Weber gibi klasik sosyoloji ve hatta eleştirel teori bugünkü problemi çözemeyecektir. Klasik sosyolojinin toplum anlayışı, Türkiye’de çökmüştür. Türkiye, atipik bir toplumdur. Türkiye’de rasyonel ekonomi, rasyonel piyasa yoktur. Yolsuzluk ve korporatizm, Türkiye ekonomisinin ve toplumunun karakteridir… Bu yüzden iyi giden hiçbir ekonomik verinin, toplumsal ve rasyonel anlamı yoktur. Kaynağı açıklanmayan para girişleri bu tuhaf ekonomiyi ayakta tutmaktadır. 17/25 Aralık soruşturmaları ve Reza Zarraf’ın ABD’de tutuklanması, bu ekonominin çöküş işaretleridir. Türkiye siyaseti de, tıpkı ekonomisi gibi rasyonel zemini kaybetmiş, irrasyonel bir alanda ilerlemektedir. Buradaki irrasyonelliği, kimlikçilik ve İslamcılık temsil etmektedir. Bu temel üzerinde yapılan seçimler, rasyonel, demokratik ve meşru sayılamaz. Bu yüzden de bu seçimlerin sonucunda otoriterleşme ortaya çıkmaktadır.
Toplum Meşru Değildir
Ekonomisi ve siyaseti bu kadar irrasyonel olan bir toplum, meşru değildir. Bu toplum sahtedir, bu sahte toplumu klasik sosyolojiyle anlamak mümkün değildir. Sahte ve meşru olmayan toplum karşısında, parazit toplumdan hareketle bir cinnet siyaseti geliştirmek meşrudur. Bu cinnet siyasetinin birinci amacı mevcut toplumu şiddetle yıkmak nihai amacı ideal ve meşru şiddetle toplumu kurmaktır.
Türkiye’de parazit toplum ve irrasyonellik üzerinde hareketle bir cinnet siyaseti yapılmalıdır… Le Bon’a atıfla Türkiye cinnet halindedir… Cinnet halinde, kitleler önüne çıkan her şeyi devirir… Şeytanla dahi işbirliği yapılabilir… Rasyonel düşünme imkânı kaybolmuştur. Artık rasyonel bir davranış beklenmemelidir. İrrasyonel davranış esastır. Cinnet siyasetiyle legal siyaset, ekonomi ve toplum yıkılmalıdır. Bundan sonra toplumu inşaya sıra gelecektir.
Görüldüğü gibi özetlemeye çalıştığımız mantık meşru siyaset, ekonomi ve topluma karşı irrasyonel bir devirme ve yıkma düşüncesini ifade etmektedir. Meşru ve gayrimeşru her hamlesinde yenilen reaksiyoner cephenin geldiği “cinnet halini” ifade etmektedir. Bu cinnet halinin dünya ve Türkiye okumalarının akılla bağdaşmadığını söylemek, irrasyonelliği şiar edinenlere hitap eder mi bilmem ama durum bu.
Yeni Yüzyıl, 14.04.2016
http://www.gazeteyeniyuzyil.com/makale/muhalefetin-iflasi-cinnet-siyaseti-1989