İstanbul’u rant kurtaracak

Gazeteler haberi “İstanbul’da büyük dönüşüm başlıyor” başlığı ile verdiler.
Şehrin kentsel dönüşüm projesi Fikirtepe’den başlamış. Sırada Dragos, Esenler, Güngören, Küçükçekmece, Zeytinburnu ve Okmeydanı varmış.
Gerçekten de büyük proje…

Ana fikir, yeni bir imar düzenlemesiyle imar haklarını artırarak (yüzde 10’la yüzde 80 arasında bir artıştan söz ediliyor) mevcut çürük yapı stokunun ekonomik ömrünü tamamlamasını ve kendi kendini yenilemesini sağlamak… Kadir Topbaş konuyla ilgili açıklamasında projenin Belediye Meclisi’nden bütün siyasi partilerin ortak kararıyla geçtiğini, bunun da projenin doğruluğunu ortaya koyduğunu ifade etmiş ve şöyle demiş: “İnanıyorum ki artık burada kendi içinden dönüşme, kendi kaynağını kendi içinde oluşturma imkanı veren ve bir noktada parsellerin birleşerek daha farklı imar hakları alabilecekleri gibi bir imkan veren bir fırsatı sunmuş oluyoruz.”

Topbaş ayrıca Fikirtepe’de başlayan bu projenin bütün İstanbul’a yayılacağını, 2011 ve gelecek yılların, İstanbul’un yenilenmesi ve deprem riskinden kurtulması çalışmalarının ağırlıklı olarak başladığı bir dönem olacağını da eklemiş.

Haberi okuyunca “nihayet” dedim içimden, “nihayet gereken zihinsel dönüşüm gerçekleşti, artık gerisi gelir…”

Projenin detaylarına girecek değilim, zaten ne kadar girebilirim ki… Ama yarın “Büyük kıyamet”te yüz binlerce İstanbullu’yu kendi binalarının altında can vermekten kurtaracak olan tek yolun bu olduğunu biliyorum.

Aslında bunu on yıl önce de biliyordum. 26 Ağustos 2001 tarihinde Sabah Gazetesi’ndeki köşemde yayınlanan “Deprem ve rant” başlıklı yazımda aynen şöyle yazmıştım:

“Yetkililer, İstanbul’daki çürük yapıların minimum düzeyde takviyesi için gereken paranın 5 milyar dolar olduğunu ve bu para harcanırsa, yaklaşık 20 bin hayatın kurtulabileceğini söylüyor.

Ama böyle bir para ne o çürük evlerin sahiplerinde var ne de devlette… Yani artık, eksik olan bilinç değil para…

Peki bu durumda ne yapılabilir? Bu çürük yapı stoku nasıl yenilenebilir?

Rantın gücüyle!

Evet, bence İstanbul’u kurtaracak olan şey, kimilerinin baş düşman ilan ettiği ranttır.

Eski çürük binaların yerine depreme dayanıklı yeni binalar dikilmesi kârlı hale getirilebilirse, ekonominin kuralları kendiliğinden işlemeye başlayacak ve yenilenme kendiliğinden bir süreç olarak yaşanacaktır.

Üç katlı eski bir binayı satın alıp onu yıkıp yerine yine üç katlı hem de sağlam bir bina dikmek kimseye para kazandırmaz. O yüzden de hiçbir müteahhit böyle bir işe soyunmaz. Ama siz o binanın bulunduğu arsanın imar durumunu değiştirir ve diyelim altı kata çıkarırsanız, birdenbire rant beklentisini harekete geçirirsiniz. Ve kısa zamanda, o arsada, en son deprem yönetmeliğine uygun, sapasağlam altı katlı bir binanın yükseldiğini görürsünüz.

Kenti kent yapan, onu ayakta tutan, imar eden, yenileyen, besleyen, bütün dinamiklerin kaynağı olan o büyük güç; kent arazisi rantı harekete geçmiştir çünkü. Bu arada birileri para kazanmış, “köşeyi dönmüştür” elbette. Ama bu sayede birileri de hayatını “kazanmışsa” kimin umurunda!

İstanbul’un beklenen depreme hazırlanması için yıkılmayı bekleyen her binanın, ekonomik ömrünü tez zamanda tamamlamasını sağlamaktan başka çare yok. Çünkü onun fiziki ömrünü tamamlamasını bekleyecek vaktimiz yok.

Sınırlı bir arazi üzerinde daha yüksek rantlar yaratmanın tek yolu, onu daha yüksek yoğunlukta kullanmak, daha derin altyapılarla donatılmış, daha yüksek yapılar inşa etmektir. Ancak bu ölçüde yüksek bir rant depremin yok edici etkisiyle baş edebilir. Ama bunu yapabilmek için iki takıntımızdan kurtulmamız gerekiyor: Rant düşmanlığı ve yükseklik fobisi…

Her gördüğü yeri imara kapatmayı, imara açık yerlere sınır üstüne sınır koymayı

“çağdaşlık” sananların anlaması zor olsa da, İstanbul için bundan başka çözüm görünmüyor.”

Eğer birileri, on yıl önceki bu çözüm önerisine kulak vermiş olsaydı, bugün İstanbul’daki çürük yapı stokunun ne kadarı yenilenmiş, kaç aile güvenli bir yuvaya kavuşmuş olurdu, kimbilir…

Neyse, zararın neresinden dönülse kârdır diyelim ve hem Fikirtepe Belediye Meclisi’ni hem de Kadir Topbaş’ı bu zihinsel dönüşümü gerçekleştirdikleri için kutlayalım.

Ve sakın ola, müzmin rant ve yüksek bina düşmanlarından yükselmesi beklenen “Vay, İstanbul ranta açılacak, vay kimler köşeyi dönecek, vay her yerde gökdelenler yükselecek” vaveylasına da kulak asmayalım.

Bugün, 19.01.2011

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et