Birlik Adına İtaat: Kolektif Kurtuluş Söylemi ve Bireyin Özgür İradesi

“Kurtulmak yok; tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz.”

Bu ifade, siyasal ve toplumsal söylemin en çarpıcı kolektif kurtuluş anlatılarından biridir. İlk bakışta dayanışma ve ortak kader çağrısı gibi görünse de, liberal bakış açısından ciddi sorunlar barındırır: Bireyin özgür iradesini askıya alır ve onu kolektif hedefler uğruna araçsallaştırır. Atilla Yayla’nın vurguladığı üzere, özgürlük, bireyin topluma tabi olmaktan ziyade kendi iradesiyle var olabildiği bir koşuldur; bu nedenle “hep” adına dayatılan söylemler, bireysel özgürlüğü aşındırır.

Bu söylemin temel iddiası şudur: Birey tek başına kurtulamaz; yalnızca kolektif bir bütün içinde anlam kazanır. Ancak bu mantık, bireyin düşünme, karar alma ve itiraz etme yetkisini ikincil hâle getirir. Liberal düşünce, bireyi toplumsal yapıların pasif bir ürünü değil, özerk ve ahlâkî bir özne olarak tanımlar. Bu nedenle “tek başına kurtuluş yoktur” önermesi, bireysel özerkliği sınırlayan normatif bir iddiaya dönüşür.

Manipülasyon Aracı Olarak Sloganlar

Bu tür kolektif söylemler yalnızca soyut bir birlik çağrısı değildir; aynı zamanda iktidardaki veya güç sahibi grupların çıkarlarını korumak için kullanılan manipülasyon araçlarıdır. “Hep beraber” ifadesinin muğlaklığı, belirli kişiler veya grupların kendi sosyal, siyasal ve ekonomik çıkarlarını “hepimizin çıkarı” gibi sunmasına imkân verir. Bu noktada bireyin eleştiri kapasitesi ve itiraz hakkı büyük ölçüde zayıflar, özgür irade fiilen askıya alınır.

Birey, artık sadece neyin doğru olduğunu değil, grup veya liderin çıkarlarını gözeterek hareket etmek zorunda hisseder. Bu durum, bireyin rasyonel ve bağımsız değerlendirme yapma yetisini azaltır ve sadakat üzerinden bir ahlâkî zorunluluk üretir. Isaiah Berlin’in uyarısı burada güncel bir bağlam kazanır: Tek ve mutlak bir ortak iyi iddiası, çoğulculuğu dışlayan ve özgürlüğü daraltan bir siyasal pratiğe yol açar.

Dayanışma mı, İtaat mı?

Kolektif kurtuluş söylemleri, sıklıkla sosyal adalet ve eşitlik iddialarıyla meşrulaştırılır. Ancak liberal bakış açısı, bu iddianın bireyin özgür iradesi pahasına uygulanmasının kabul edilemez olduğunu belirtir. Gerçek dayanışma, ancak bireyin katılmama, ayrılma ve eleştirme hakkı korunduğu ölçüde anlam kazanır. “Hayır” diyemeyen bir bireyin “evet”i, ahlâkî veya siyasal bir değer taşımaz.

Friedrich Hayek’in de vurguladığı üzere, iyi niyetle tasarlanmış kolektif hedefler bile, bireysel tercihleri bastırdığında özgürlükle bağdaşmaz. Bu nedenle, slogan savunucuları kendi çıkarlarını güvence altına almak için “hep” söylemini manipülasyon aracı olarak kullanabilir; böylece birey hem kendi çıkarları hem de kolektif çıkar adına şekillendirilmeye çalışılır.

Liberal Perspektiften Sonuç

Sonuç olarak, “kurtulmak yok” söylemi, güçlü bir birlik vaadi sunarken, bireyin iradesini silme ve onu başkalarının çıkarları için araçsallaştırma riski taşır. Özgürlük bireyin kendi rızası ve iradesiyle katıldığı bir toplumsal düzenin temelidir. Kolektif hedeflerin birey pahasına dayatıldığı her siyasal anlatı, dayanışma değil, bağımlılık ve itaat üretir.

Liberal perspektife göre gerçek kurtuluş, bireyin silinmesinde değil; özgür ve özerk bir özne olarak tanınmasında ve kendi yaşamına dair kararları verebilmesinde mümkündür. Bu bağlamda, “hep” adına kurulan her siyasal proje, bireyin özgürlüğünü ve iradesini merkeze almadan meşru bir kurtuluş iddiası taşıyamaz.

Seyit Cuma

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et