Soma, -Yılmaz Özdil zihniyeti hariç- hepimizin yüreğini yakan vahim bir kazaydı. Şüphesiz üzerinde daha çok şey konuşulacak ve yazılacaktır. Şu ana kadar yapılan analizleri birkaç başlık altında toplamam gerekirse eğer bunlardan ilki ve en can sıkıcı olanı; -bir önceki yazımda da ifade ettiğim gibi- tekçi, ulusalcı, insan tanımayan İttihat Terakki zihniyetinin ürünü faşist/sosyalist bir kesimin bu tür kazaları fırsata çevirme gayretleriydi. Bu kesim ölen insanlarımız üzerinden siyasi rant devşirme derdine düştü. Ancak bunlar münferit hadiseler olarak görülmemelidir. Bu bir zihniyetin yansımasıdır.
1923 yılında CHP mebusu Feridun Fikri Düşünsel; “Tüm Avrupa’nın faşizmin cihana saldığı emniyet ve neşe ile ona doğru atılırken bunun pek tehlikeli bir şeymiş gibi görülmesi konusunda şaşkın olduğunu ifade ediyordu. CHP’li mebus, aslında faşizmin kötü bir şey olmadığını bilakis ondan alınacak önemli derslerin olduğunu ifade ederek faşizmi bir model olarak gösteriyordu. Keza Falih Rıfkı Atay’da; “Türk yığınların terbiyesi için Moskova’nın yığın terbiyesini ve faşizmin metotlarını öneriyordu.Bir dönem“Türk’e ve Türklüğe riayet etmeyeni ezeceğiz. Memlekete hizmet edenlerden talep edeceğimiz, her şeyden evvel Türk ve Türkçü olmaktır” türünden estirilen bir zihniyetle, kendinden olmayanı insan yerine koymayanbir modernleşme sürecine tanıklık etmiştik. İşte bu damar kendini Soma’da da gösterdi.
100 milyon insan öldüren ideoloji;
Diğer taraftan ehl-i vicdan, ahlak ve erdem sahibi insanlar Soma’daki elim kaza için gerçekten samimi, içten ve çözüm odaklı bir tavır ortaya koyarlarken bir kesim de her zaman olduğu gibi suçu tamamen “vahşi kapitalizme” yıkarak yaklaşık 100 milyon insan öldüren ve tarihin en büyük işçi kıyımlarına neden olan “vahşi sosyalizmi” bir takım ezber ifadelerle aklamaya çalıştı. Ulusalcı, sosyalist ve antikapitalist Müslüman kalemleri saymazsak, muhafazakâr demokrat bazı yazarlar bile vahşi kapitalizmin peri kılığına girmiş bir düşman olduğunu Soma’daki işçilerin ölümlerinde vahşi kapitalizmin ve neoliberal politikaların etkili olduğunu ima eden yazılar kaleme aldılar. Bu tür hadiselerde, buna benzer derinliği olmayan ezber ifadeleri sıklıkla duyarız. Türkiye’de Kemalistlerle birlikte sosyalizme toz kondurmayan ağırlıklı bir kesimin olduğu aşikâr. Ne var ki bu tür ezber ifadeler 100 milyon insan öldüren bir ideolojiyi aklamaya yetmiyor. Bu insanlara göre sosyalizm, zor şartlar altında perişan düşmüş işçileri vahşi kapitalizmin tasallutundan kurtarmaya ant içmiş melek yüzlü bir ideolojidir. Oysa bu kanaat bir safsatadan ibarettir.
Atilla Yayla Hoca, sosyalist rejimlerin açlık, zulüm, tahakküm, eşitsizlik, cinayet ve katliamda dünya rekorlarına sahip olmasına rağmen, sosyalist fikrin itibarından hiçbir şey kaybetmediğini buna mukabil faşizmin ise tam tersi bir akıbete duçar olduğunu ifade eder. Bilindiği gibi bugün faşizm lanetli bir kelimedir, etikettir. Oysa Atilla Yayla’ya göre faşizm deyince kastedilen İtalyan faşizmi ve Alman nasyonal sosyalizminin her ikisi de sosyalizmden esinlenen fikir ve eylem öncüleri tarafından geliştirilmiş ve kurulmuştur. Bu gerçeği teslim ettikten sonra bugün sol-sosyalist ideolojiye mensup sendikaların Soma üzerinden ortaya koydukları tavırlardan da yola çıkarak gerçekte sosyalizmin işçi sömürüsü yapan bir ideoloji olduğunu ifade edebiliriz.
Derin Düşünce sitesinin yayınladığı “Derin Marx” adlı kitapta da ifade edildiği gibi; 1936’da Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği totalitarizmin tüm unsurlarını devreye sokmuştu. Ekonomik hayat, kitle iletişim araçları, eğitim, sağlık kısacası insan hayatını yakından ilgilendiren ne varsa devlet kontrolüne alınarak insanlar dış dünyadan yalıtılmış ve tarihin en acımasız kıyımları, hak ihlalleri işlenmeye başlanmıştır.Sosyalist hükümetlerin sözüm ona işçiler lehine sonuçlanacağı ifade dilen devrimlerinde işçilere o kadar baskı ve zulüm yapıldı ki işçiler kaçmasın diye şehirlerin etrafını duvar ve dikenli telle çevirmek zorunda kaldılar. İşçiler sosyalizmden kurtulmak için camlardan atladılar. Elektrikli tellere takılıp can verdiler. Tüneller kazdılar duvarın altından geçebilmek için. İşçilerin sömürülmesine tepki olarak doğmuş bir ideolojiden ve bu ideolojiyi uygulayan Doğu Alman sosyalistleri başka bir ülkenin ordusunu yardıma çağırdı. Sebep: Sömürüye direnen kendi işçilerini ezmek için!
Halkına inanan ve çok seven! Stalin özel mülkiyetin iptaline ve kolektivist tarım politikalarına direnen sadece Ukrayna bölgesinde tam 8 milyon insanı katletti. Keza Çin’de de 1958-60 dönemlerinde ciddi katliamlar yapıldı. Proletarya devriminin yaklaşık 30 ila 50 milyon Çinlinin ölümüne neden olduğu ifade ediliyor. Netice itibariyle bu ideolojinin kurbanı olmuş insanların sayısı yaklaşık 100 milyon civarında. Ve bugün 100 milyon cana mal olmuş bir ideolojiyi aklamayı savunan binlerce insan var. Devletçi kapitalizme karşıyım ancak bugün dahi işçiler üzerinden rant devşirme yoluna giden, yüzlerce insanın öldüğü Soma’da tutarlı bir tavır ortaya koyamayan ve işçileri unutup ezber laflarla siyasi bir hesap içerisine giren bu zihniyeti bir kenara atıp suçu başkaların üzerine yıkamayız.