Futbol ve Kendiliğinden Oluşan Düzen

Bütün dünyada profesyonel spor dalları önemli bir sosyal fenomen ve aynı zamanda ciddî bir iş dalı. Neredeyse her yerde her zaman bir şekilde spor konuşulmakta. Çoğu insan spor (özellikle futbol) hakkında bir bilgiye veya fikre sahip. Spor, televizyonların da başlıca malzemesi. Sadece spor yayını yapan çok sayıda televizyon kanalı faaliyette. Sosyal medya da spor faaliyetlerini takip etme imkanlarını artırdı, zaman ve yer engellerini veya mecburiyetlerini büyük ölçüde ortadan kaldırdı. Hem mahalli spor olayları hem de  zaman zaman düzenlenen futbol şampiyonaları ve olimpiyatlar gibi uluslararası organizasyonlar bir yandan milyarlarca insanı spor tesislerine, stadyumlara, arenalara çekmekte, diğer yandan yine milyarlarca meraklı ve destekleyici tarafından çeşitli yayın organlarından izlenmekte.

Spor demek bir bakıma bir kurallar demeti demek. Her spor dalının kendine mahsus kuralları var. Bu kurallar hem oyunların yürütülmesinde hem de taraflar arasında ortaya çıkabilecek ihtilafların çözülmesinde kullanılmakta. O kadar ki, bir dünya spor mahkemesi bile mevcut: Lozan’da yerleşik Spor Hakemlik Kurumu. Kısaca, dünya, bir bakıma, çok sayıda spor dalları, bu dallarda faaliyet gösteren milyonlarca kulüp, her bir dalın işleyişini sağlayan kurallar ve kurumlarla, bir spor dünyası.

Bu spor dünyası, başka bir deyişle spora ilişkin bu muazzam oyunlar, kurumlar ve kurallar nasıl doğdu? Bunun hikâyesi özgür insanî birliklerin, bir kişinin veya grubun tasarlayamayacağı kadar karmaşık, kurallara dayalı (kurallar tarafından var kılınan ve idare edilen) sosyal düzenleri ortaya çıkartabileceğinin iyi bir örneğidir. Bu düzenlere verilen isim kendiliğinden oluşan düzendir. Tarihleri incelendiğinde, spor düzenlerinin, yukarıdan aşağıya, bir merkezî planlama otoritesinin emriyle veya dayatmasıyla değil; aşağıdan yukarıya, gönüllü katılım ve karşılıklı etkileşimle oluştuğu görülmektedir. Futbolun kısa hikâyesi bunu daha iyi anlamamızı sağlayabilir.

Orta Çağ’da Avrupa’nın birçok yerinde önemli günlerde oynanan ve genellikle “futbol” (football) olarak adlandırılan bir spor vardı. Oyunun hedefi topu üzerinde mutabık kalınan bir çizginin ötesine taşımaktı. Bu oyunda tarafların oyuncu sayısında ve topla yapabilecekleri hareketlerde bir kısıtlama yoktu. Oyunlar çoğu zaman şiddet de ihtiva etmekte ve spor aktivitesinden çok bir kavgaya benzemekteydi. Oyunun bazı versiyonları, Floransa’da Calcio Fiorentino’da olduğu gibi, daha belirgin kurallara sahipti. Genel olarak her mahalle veya bölge kendi kurallarını uygulamaktaydı. Daha geniş bir alanda uygulanan bir kurallar demeti mevcut değildi.

Sonra İngiltere’de önemli bir gelişme oldu. 16. yüzyılın sonlarından itibaren, okullar, iki tarafın oyuncu sayısının belli ve sabit olduğu ve daha açık kuralların uygulandığı bir futbol türünü oynamaya başladı. Bu kurallar zamanla gelişti ve kodifiye edilebilecek ölçüde çoğaldı. 1845’te meşhur Rugby Okulu üç öğrencisine orada oynanan futbol türünün kurallarını kodifiye etme görevi verdi.

18. yüzyılda ve 19. yüzyılın başlarında her okul kendi kural setine sahipti. Aşağı yukarı aynı dönemde iki önemli gelişme daha vuku buldu. İlk olarak çok sayıda spor kulübü kurulmaya başladı ve futbol türleri akademik kurumlar dışında da oynanır hâle geldi. Bu kulüpler genellikle serbest birliklerdi ve her biri kendi kurallar dizisini muhafaza etmekteydi. İkinci olarak, kara ve demiryollarının gelişmesiyle ulaşım maliyetleri düştü ve bu farklı yerlerdeki okullar ve kulüpler arasında ortak oyunlar düzenlenmesini kolaylaştırdı.

Her kulüp kendi kurallarına sahipti. Oysa, iki taraf arasında bir oyun ancak tek bir kural setiyle mümkün olabilirdi. İki taraf arasındaki müsabakalar tek bir kural setine göre yapılabilirdi. Fakat, bu da, düzenli oyunlar için, tatmin edici olmaktan uzaktı. Bu soruna, gayet kendiliğinden bir şekilde, iki çözüm doğdu. İlk çözüm katılan bütün takımların başka (dışarıdan) bir takımın veya kulübün kurallarını kabul etmesiydi. Böylece Rugby Okulu tarafından üretilen kurallar yaygın biçimde benimsendi ve “Rugby futbolu”nun doğmasına yol açtı. İkinci çözüm birkaç kulübün gönüllü olarak bir araya gelmesi ve “spor sözleşmesi” denebilecek bir şekilde ortak kurallar dizisi üzerinde anlaşmasıydı. Bu, “birlik futbolu” (Türkiye’de bildiğimiz futbol) (soccer) dalında vuku buldu.

Bir sonraki gelişme kural setleri (kodlar) arasındaki rekabetti. Belli bir kural setini gittikçe daha çok takımın benimsemesi, diğerlerinin de öyle yapması için bir müşevvik sağlamaktaydı; zira bu, faaliyet alanlarının genişlemesi ve rakiplerinin artması (yani daha çok oyun oynama imkânı) anlamına gelmekteydi. Ancak, bir kural setini kabul etmek belirli bir oyunu tercih etmek demekti. Bazı okullar ve kulüpler bazı kural setlerini diğerlerine tercih edince, futbol içinde bir farklılaşma oldu ve değişik futbol türleri ortaya çıktı. Gelişme sürecinde bir sonraki safha millî veya bölgesel liglerin ortaya çıkmasıydı. Bu lige katılan takımlar birbirleriyle, belli bir kural seti içinde organize rekabeti kabul etmiş oluyordu. Liglerin oluşmasıysa bu sefer hem rekabet sürecini idare etmek hem de kuralları tanımlayıp uygulamak için daimî organizasyonların doğmasına yol açtı. Sonuç olarak, uluslararası regülasyon organları ortaya çıkmaya başladı, 1904’te kurulan FIFA gibi. Bu organların hiçbiri devletler tarafından yaratılmadı, kurdukları organlar tarafından idare edilmeyi kabul eden spor kulüpleri arasındaki gönüllü anlaşmalarla ve birleşmelerle varlık alanına girdi.

Futbolda olan şeyler diğer spor dallarında da tekrarlandı. Her dalın gelişmesi kendiliğindendi, planlanmamıştı, aşağıdan yukarıyaydı, kulüplerin gönüllü katılımlarına ve anlaşmalarına dayanmaktaydı. Farklı kural sistemleri arasında rekabet vardı. Bazen bir müteşebbis birey veya kulüp süreçte önemli bir rol oynadı. Bunun en iyi örneği, Yale futbol antrenörü Walter Karp’ın yaptığı icatların bugünkü Amerikan futbolunun ortaya çıkmasındaki etkisidir. Oyunun kurallarında ve organizasyonel yapısında Karp’ın geliştirdiği yenilikler ve kurallar çerçevesinde uygulanan taktikler zaman içinde Amerikan futbolunun daimî özellikleri hâline gelmiştir.

Günümüz dünyasında insanlar neredeyse tamamı beşerî hayatta yeri olan her kurumun ve her kurallar setinin somut bir iradenin-otoritenin (çoğu zaman devletin) bilinçli ve amaçlı çabalarıyla varlık alanına girdiğine inanmaktadır. Bu, her konuda her zaman devlete başvurulmasına ve devletlerin olmaması gerektiği kadar irileşmesine, tabiri caizse şişmesine ve hantallaşmasına yol açmaktadır. Oysa, tarihî incelemeler gayet açık şekilde göstermektedir ki, insan hayatını anlamlı kılan, renkli ve zevkli bir çeşitliliğe izin veren, barışın ve istikrarın ortaya çıkmasını sağlayan sosyal düzenler, genellikle, somut, gözlemlenebilir, teşhis edilebilir bir iradenin ürünü olmaksızın, kendiliğinden var olmaktadır. Bugün birçok kimsenin hayatında önemli yer işgal eden spor düzeni kendiliğinden oluşan düzenlerin en iyi örneklerinden biri olarak görülebilir.

*21 Mayıs 2010’da yayınlanmış bir yazımın gözden geçirilmiş hâli.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et