Devlet Bahçeli’nin Devrim Yaratan Çıkışları

Türkiye, siyasi geleneği itibarıyla çoğu zaman çatışmalarla, kimlik tartışmalarıyla ve kutuplaşmalarla büyüyen bir ülke oldu. Etnik kökenler, mezhepler, yaşam tarzları ve ideolojik ayrımlar uzun yıllar boyunca bir “birlik” değil, “ayrılık” vesilesi olarak kullanıldı. Bu coğrafyada yaşayan milyonlarca insan, zaman zaman kendi devletinde ikinci sınıf hissetti. Ne yazık ki, siyaset de çoğu zaman bu acıların üzerinden yürüdü. Ancak tam da bu noktada tarihin ilginç bir cilvesiyle karşı karşıyayız. Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, “Cumhurbaşkanı’nın iki yardımcısı olsun; biri Kürt, diğeri Alevi kökenli olsun” şeklindeki önerisi iddiası, sadece siyasetin değil, devlet aklının da kodlarını değiştiren sessiz bir devrimdir. Bu ifade eğer Bahçeli tarafından gerçekten dile getirilmişse- ki yalanlansa bile gündeme girmesi dahi başlı başına sembolik bir kırılmadır. Bu, Türkiye’nin geleceği adına kurulmuş en cesur cümlelerden biridir. Çünkü bu cümle, Türkiye’nin en kırılgan fay hatlarına doğrudan temas etmektedir. Kürt meselesi, Alevi vatandaşların yıllardır devam eden eşitlik talepleri ve merkez-çevre arasındaki makas; tüm bunlar, yıllardır ya ötelenmiş ya da bastırılmış meselelerdi. Ancak şimdi bu konular, ilk kez milliyetçi ve muhafazakâr bir liderin ağzından çözüm zemini olarak kamuoyunun önüne çıkıyor.

Sessiz Ama Derin Bir Liderlik

Devlet Bahçeli, Türkiye siyasetinde çok uzun süredir yer alan bir aktör. Kimi zaman geri planda sessiz, kimi zaman çok sert ama her zaman etkili. Özellikle son 10 yılda, Türkiye’nin çok zor dönemlerinde aldığı pozisyonlarla devletin krizlere karşı direnç üretmesine katkıda bulundu. 2002 seçimlerinde partisini barajın altında bırakacak kadar bedel ödemeyi göze alması, 2015’te hükümet kurma tekliflerine rağmen ilkelerinden sapmaması, 15 Temmuz sonrası Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne verdiği destek, tüm bunlar siyasi hayatına “sabit bir duruş” notunu düşürdü. Devlet Bahçeli, birleştiren değil dışlayan bir milliyetçilik anlayışıyla anılsaydı, bugün Türkiye çok daha çatışmalı bir yer olabilirdi. Ama onun milliyetçiliği, zamanla “devletin bekası” adına reformlara da kapı aralayan bir çizgiye evrildi. Şimdi de bu çıkışıyla, milliyetçilik adına yıllardır “karşısında konumlandırılan” kesimleri Kürtleri ve Alevileri ya da dışlandığını düşünenleri çözümün ve sistemin merkezine taşıyor. Bu bir meydan okumadır. Statükoya, kemikleşmiş korkulara, klişe kutuplaşmalara karşı verilmiş bir meydan okumadır bence.

Gerçek Anlamda Ulusal Birlik

Doğru bir bakış açısıyla Sn. Bahçeli’nin söylediği iddia edilen bu öneriye bakıldığında, mesele sadece bir Kürt veya Alevi vatandaşın Cumhurbaşkanı yardımcısı olması değil; asıl mesele, devletin kapsayıcı kimliğini yeniden inşa etme iradesidir. Bahçeli’nin çıkışı, kimliklerin temsilini sembolik bir pozisyona indirgemekten öte, bu ülkenin farklılıklarını tanıyan, onurlandıran ve onlarla barışan bir siyaset anlayışının ifadesidir. Bu öneri hayata geçirilirse, bir Kürt genç artık devlete yabancılaşmayacak, bir Alevi vatandaş artık yalnız hissetmeyecek, bir Sünni veya Türk yurttaş da bu birlikteliğin bir tehdit değil zenginlik olduğunu görecektir. Siyasetin temel görevi, halkı birbirine karşı değil, birlikte yaşama fikrine inandırmaktır. İşte Bahçeli bu noktada tarihi bir adım atıyor. Türkiye’de siyasetçiler çoğu zaman popülizmin rahat limanına sığınır. Oy kaygısı, medya baskısı, algı operasyonları siyasetin cesaretini törpüler. Ama bazen öyle cümleler kurulur ki, tüm dengeleri değiştirir. Bu cümle, onlardan biridir. Siyasi kimliğiniz ne olursa olsun, bu öneriyi “normalleşme” adına bir milat olarak görmek gerekir. Devlet Bahçeli, siyasi kariyeri boyunca hep “bekleyerek kazanmayı” tercih etti. Ama bu kez öyle bir çıkış yaptı ki, Türkiye’nin hem geçmişteki kırılmalarına hem de gelecekteki potansiyeline ayna tuttu. Ve belki de en önemlisi, bu cümleyle birlikte “kimlik siyaseti” değil “temsil siyaseti” önerdi. Türkiye, farklılıklarını bastırarak değil, tanıyarak ve kucaklayarak büyüyebilir. Bu öneri de işte bu büyümenin yol haritasını çiziyor. Yani, Devlet Bahçeli’nin gerçekten böyle bir çıkışı olmuşsa; bu ne bir taktiksel manevra, ne de geçici bir siyasi söylemdir.

Bu; Türkiye’nin yarınlarını, barış içinde, eşit yurttaşlık temelinde ve gerçek bir demokrasiyle inşa etme yolunda atılmış çok kıymetli bir adım olarak görülmelidir.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et