“Bir Gün Sıra Bize Gelirse…”

Son günlerde Ortadoğu’nun harareti yeniden yükseldi. İsrail, İran topraklarında nokta atışı suikastler, füze saldırıları ve altyapı sabotajları gerçekleştiriyor. Peki, bu olaylar sadece iki ülke arasında kalan, uzak bir güvenlik meselesi midir? Hayır. Aksine bu tablo, Türkiye’nin hem siyasi hem ekonomik egemenliği açısından giderek büyüyen bir tehdidin habercisidir. İsrail’in, İran’ın içinde gerçekleştirdiği suikastler sadece bir istihbarat başarısı değil; aynı zamanda küresel düzende “dokunulabilirlik” sınırlarının kalktığını gösteren tehlikeli bir gelişmedir. Düşünün ki bir devlet, başka bir devletin içindeki nükleer bilim insanlarını, askerî komutanlarını, enerji altyapılarını istediği gibi hedef alıyor ve dünyadan cılız tepkiler geliyor. Bu sessizlik, güçlü olanın kuralları yeniden yazdığı bir döneme giriş yaptığımızı ilan ediyor. Bugün İsrail bunu İran’a yapıyor. Yarın aynı sistem, aynı güç ilişkileri Türkiye’ye dönük benzer adımları atarsa ne yapacağız?

Ekonomide kendi teknolojisini üretmeyen, savunma sanayisinde dışa bağımlı kalan, enerji bağımsızlığını elde edememiş bir Türkiye için bu sorunun cevabı: Hiçbir şey yapamayız olabilir. İşte tehdit tam burada başlıyor.

İsrail’in İran’a yönelik saldırıları sadece askeri değil; ekonomik altyapıyı da hedef alıyor. Radarlar, enerji tesisleri, iletişim hatları… Türkiye’nin sanayi devrimini geciktirdiği, enerjide dışa bağımlılığı azalttığı ama bitiremediği, yüksek teknoloji üretiminde hâlâ ithalatla ayakta kaldığı bir dönemde, bu tür bir saldırı modeli bizim için bir felaket senaryosunun fragmanı olabilir. Ekonomik özgürlük yalnızca kendi paranı basmakla, Merkez Bankası faiziyle sınırlı değildir. Kritik teknolojilerini üretmeyen, tarımda tohumdan gübreye dışa bağımlı kalan, yazılımını, uydusunu, savunma şemsiyesini başka ülkelerin izniyle kuran bir ülkenin ekonomik bağımsızlığı aslında bir illüzyondur. Bugün İsrail, İran’ın hava savunmasını deldiğinde dünya susuyor. Yarın biri gelip Türkiye’nin Karadeniz’deki doğalgaz tesislerini hedef alırsa, yine susacaklar. Çünkü kurallar, güç üzerinden yeniden yazılıyor. Ve eğer biz, bu yeni düzende sadece izleyici kalırsak, ekonomik olarak da jeopolitik olarak da tehdit altına gireriz.

Türkiye Ne Yapmalı?

Milli savunma teknolojileri ve yerli istihbarat kapasitesi, her zamankinden daha kritik bence. Ayrıca Enerji bağımsızlığı, artık sadece ekonomik değil stratejik bir zorunluluktur. Dahası dış politikada net, ilkeli ama caydırıcı bir duruş artık bir lüks değil, beka meselesidir. Bir diğer önemli konu ekonomik diplomasi, artık sadece yatırımcı çekmek değil, kriz anında dayanabileceğin dostlar biriktirmek gerekir. İsrail’in İran’a attığı her füze, aslında bize şu soruyu soruyor: Hazır mısınız?

Ekonomik olarak, teknolojik olarak, politik olarak bağımsız bir Türkiye mi inşa ediyoruz; yoksa günü kurtaran politikalarla sadece sıranın bize gelmesini mi bekliyoruz? Unutmayalım; Ortadoğu’da artık hiç kimse uzakta değil. Tehdit sınır tanımıyor, dokunulmazlık kalktı. Ya güçlü olacağız ya da başkalarının oyununda taşeron olacağız.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et