Bu ülkede yıllarca ABD emperyalizmi ile ilgili sol belagatin ‘kahrolsun…’ listesinde doların egemenliği, eksik olmayan bir süs ve dolgu malzemesi olarak kullanıldı. Şu son zamanların dolar yükselişinin kimi solcuları böylesine sevindireceğini, onların böyle bir çelişkiye de düşeceklerini göreceğimiz varmış. Tabiî bu durum, 2013 sonrasına ait hızlandırılmış ülke gündeminde artık çok fazla şaşkınlık duymamıza neden olmuyor.
2008 sonrası dolar nispî bir güç ve itibar kaybına uğradı. 1914’te Birinci Dünya Savaşı çıkana kadar dünyanın rezerv parası sterlindi. 1944’te Bretton Woods anlaşmasına kadar 30 yıllık ağır çekim bir süreçte sterlin yerini dolara bıraktı. Bretton Woods’un da bitişi ile dolar artık uluslararası üstün konumunu olgunlaştırmış, pekiştirmişti. 15 Ağustos 1971’de Başkan Nixon doların altınla son bağını kopardı ve dünya parasal tarihinde yeni bir sayfa açtı. Küresel çapta, karşılıksız (fiat) para birimlerinin ulusal merkez bankaları tarafından keyfî yönetimi başlamıştı (I). 2008’den sonra dolar birden çok rakiple karşı karşıyadır ve imtiyazlı konumunu kaybetme sürecine girmiştir (II). Eğer Federal Rezerv onu tekrar güçlendirebilecek olan kurala dayalı bir para politikası izlemezse, bu sürecin önüne ciddi bir engel çıkmayacak demektir. 2000 yılında küresel rezervlerin yaklaşık %70’i dolar varlıklardı. Bu oran 2008 krizi sonrasında %60’lara yaklaştı ve %50’ye doğru düşeceğine dair beklentiler güç kazandı.
1971’den bu yana dünyanın parasal sistemi tuhaf ve adaletsiz bir çarpıklığa sahiptir. Besim Tibuk’un siyaseti bırakmadan önce çok bahsettiği ve maalesef pek anlaşılmayan bir çarpıklıktır bu. Federal Rezervin bastığı dolar uluslararası ticaretten kaynaklanan bir talebe sahiptir. Ayrıca çoğu gelişmekte olan ülke istikrarlı ve sağlam bir paraya sahip olmalarını engelleyen kötü para politikaları gütmektedir. Bunun sonucunda bu ülkelerde enflasyona karşı korunma çabasının sonucunda işletmelerin ve hane halkının dolara yüksek bir teveccühü doğmuştur. İşlem ve değer saklama amacıyla doların bu yoğun kullanımını ifade etmek üzere ‘dolarizasyon’ kavramı doğmuştur.
Parasal dengesizlik teorisinin bize öğrettiği üzere, basılan para talep edilmiyorsa (para arzı fazlaysa) enflasyon oluşur. Federal Rezerv’in bastığı dolar dış dünyadan talipli bulduğu sürece, ABD kâğıt masrafından başka bir bedel ödemeden, enflasyon da yaşamadan, diğer ülkelerden mal ve hizmet satın almaktadır. Bu, bir nevi karşılıksız çek yazarak ve bunun için başka hiçbir bedel de ödemeyerek dış ülkelerden mal ve hizmet almaya, yani refahını artırmaya benzer.
Günümüzün en seçkin liberal para politikası uzmanlarından Steve Hanke ve Kurt Schuler bu durumu aşağıdaki gibi ifade etmektedir;
Sağlam olmayan paranın mevcut olduğu pek çok ülkede, yabancı paraların geniş bir biçimde kullanılması yaygındır. Federal Rezerv sistemi tarafından yapılan araştırmalarda, Amerikan dolarının %55’inden %70’ine kadarının, Amerika dışındaki ülkelerin elinde bulunduğu tahmin edilmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde yaşayanların yabancı paraları elde tutmaları, gelişmiş ülkelerin merkez bankaları tarafından neredeyse maliyetsiz olarak basılan kâğıt parçalarına sahip olmak için, mal ve hizmetlerden vazgeçmelerini gerektirmektedir. Bu da, sağlam olmayan paranın ülkesinden genellikle çok daha gelişmiş ülkelerin sahip olduğu sağlam paranın ülkesine doğru akan ters bir dış yardım biçiminin ortaya çıkmasına neden olmaktadır (III).
Doların (ve gelişmiş ülkelerin para birimlerinin) bu konumu elbette ilelebet devam etmeyecek. 2008 sonrasının olağanüstü para politikaları onların uzun vadedeki düşüşünü hazırlamaktadır. Fed ve diğer gelişmiş ülke merkez bankaları küresel çağın merkezi planlama organlarına dönüşüyor. Keyfi para politikası yönetim yetkileri artıyor. Bu nedenle, onların hatalı politikalarla zarar verme kapasiteleri de artmaktadır. Bugün gelişmiş ve gelişmekte olan dünyanın hemen hemen bütün karar birimleri bir avuç merkez bankası başkanının ağzının içine bakıyor. Bu, gerçekten de serbest piyasa ekonomisinin ruhuna ve bizzat varlığına aykırı bir durumdur. Para politikasına aşırı bağımlı olan ekonomiler eninde sonunda, para politikasının teşvik etme gücü kayboldukça, benzersiz bir ekonomik zorlukla karşılaşacak. Bu benzersizlik, 1971 sonrasının küresel para sistemine aittir ve yıkıcılığın da küresel seviyede benzersiz olacağını düşündürür.
Bir yandan, gelişmiş ülkeler gelişmekte olan ülkelere, faydası çok tartışmalı ve hatta bazı zararları aşikâr doğrudan ve dolaylı dış yardımlar yapıyor. Diğer yandan küresel parasal sistemin bu çarpıklığı nedeniyle gelişmekte olan ülkelerden gelişmişlere akan ters yardım refah paylaşımını adaletten uzaklaştırıyor. İşe bakın ki, bu soruna parmak basan çoğu yerde ve çoğu kez liberal bilim adamları ve politikacılardır. Çünkü Schumpeter, Schwartz, Mises ve daha birçok birinci sınıf iktisatçının işaret ettiği gibi altın standardı –onun 1914 öncesi var olan klasik türü– liberalizmin esas nüvesine aittir, bir tamamlayıcı parçasıdır.
Günümüzün küresel eşitlikçi hareketinin birçok iddiası dayanaktan yoksundur (IV). Ancak eğer altın standardına sahip olsaydık, bugünkü dünya çok daha az eşitsiz olurdu. Bu gerçeğin ağır sorumluluğu dünya üstünde sağlam para davasına karşı duran bütün parasal devletçilerin sırtındadır.
Hükümete vurmak için Ayşe Teyze’yi düşünüyormuş gibi yapan kötü niyetlilerle zaman harcamaya gerek yok. Ancak, sistem eleştirisi yapmadan, Ayşe Teyze için tek alternatifin dolar olduğunu düşünenler bir tür kısır döngüyü optimal durum gibi görmüş olurlar.
————————————–
(I). Brian Dimitrovic, “August 15, 1971: A Date Which Has Lived In Infamy”, 14.08.2011, Forbes, https://www.forbes.com/sites/briandomitrovic/2011/08/14/august-15-1971-a-date-which-has-lived-in-infamy/#1fe5066d581a
(II). James Rickards, “The Dollar Will Die With a Whimper, not a Bang”, 27.01.2017, Daily Reckoning, https://dailyreckoning.com/dollar-will-die-whimper-bang/
(III). Steve Hanke ve Kurt Schuler, Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Para Kurulları El Kitabı, sayfa 24, 2001, Liberte Yayınevi, https://liberte.com.tr/para-kurullari-steve-hanke-kurt-schuler
(IV). Buna dair bir örnek için bkz., Ünsal Çetin, “Oxfam’ın Oyunu”, 13.03.2017, hurfikirler, http://www.hurfikirler.com/oxfamin-oyunu/